|
![]() |
![]() Ali HakkoymazYeni Asya |
Selim Ali, bu sinir, sabırsızlık hayra alâmet değil. Hemen köpürüyoruz. Yeşil yanar yanmaz; uçacaksın! Yoksa kornalar, el kol işaretleri,...
Selim Ali, ömrün yani günlerin nasıl geçiyor? Doğrusu yaşadığının ne kadarının farkındasın? Günde, haftada, ayda, yılda, ömürde...
Zaman yetmiyor Selim Ali; bu kadar bol zamanlar içinde. Zamansız işleri öne aldığımızdan mı yoksa olmasa da olur şeyleri bu zamanın içine...
Türkülerle aran nasıl, Selim Ali? Yok, yok; türkü malûmatına dalma niyetim pek yok şimdilik de ilerde belki. Ne diyecektim; türküler her...
Ah Selim Ali ah! Anlıyorum seni; dünya nereye gidiyor, diyorsun. Döndüğüne göre her gün başka yerdeyiz demektir. Arada ırgalanmasa hepten...
Daha çok gençsin Selim Ali. Senin ve gelecek Selim Aliler adına sıkıntıları bizler çekmişizdir diye düşünecek oluyorum derken… yok;...
Şu dünyanın hâline bak Selim Ali! Bir gündem bitmeden öteki… Yaşamaya vakit ayırabiliyor musun bu lüzumsuz adamların gevezeliğinden....
Devlet nedir, diye soruyorsun, Selim Ali de… ben de merak ederdim; devlet nedir, kimdir, nerededir diye. Meğer gayet netmiş devleti görmek,...
İki şey dışında dünyanın ipi, lezzeti, kokusu, ruhu koptu gidiyor, Selim Ali. Aslında bu iki şeyden başka bir şey de yoktu insanlığın...
Selim Ali, hayatın kıyı köşesini, içinin acısını ve neşesini görmene şiir iyi aynalardan biridir. Anlasan da anlamasan da arada şiir...
Anlıyorum Selim Ali; sık sık dalgınlığından anlıyorum. Ya da uzaklara bakıyorsun. Dünya bitti mi diye sormuştun geçenlerde de… deniz...
İnsan dışarıya ne kadar uzaksa; kendine o kadar yakınmış, Selim Ali. Bir gün baktım Bilgin Abi kendi kendine konuşuyor. Şaşırdım elbet....
Selim Ali, Bilgin Abi’nin günlüklerini okudukça diplomalarının kâğıttan çok da öteye gitmediğini iyice öğrenmişti.Bu okul işini...
Selim Ali’nin de kafası karışıyordu. İşler bir türlü yoluna girmiyordu yaşadığı ülkede. Kocaman ve aklı başında görünenlerin...
Selim Ali, sana da garip gelecek ama Bilgin Abi diyor ki dünya hızlı adımlarla ilerliyor. Yollar, köprüler, yepyeni evler… Hız, yenilik ve...
Selim Ali, Bilgin Abi konuşurken not tutarsan hayatı biraz daha tutmuş olacaksın. Yazmak insanın kendisiyle karşılaşması aslında. ...
Şâirlikten hattatlığa…(2) Selim Ali, Anadolu’nun sessizliğinden İstanbul’un telâşesine düştüğümde geldiğim yerin genci iken; İstanbul’un çocuğu...
-İrfan Mektebi’nin talebesine yol selâmetliği ile güle güle…- Muhsin Demirel de gitti, Selim Ali! Dünya biraz daha şiirsiz, biraz daha...
Selim Ali, günler su gibi akıyor, sözünü söyler dururuz da o su yani zaman aynasında kendimize bakabilsek çok şey hâl yoluna girecek de…...
-DÜNDEN DEVAM- DİLSİZ ŞEYTAN Haksızlık karşısında nice "yazar, çizer, düşünür"lerin "yazmaz, çizmez, düşünmez" olduğunu gördüm. Hatta...
Bilgin Abi okumanın ve yazmanın insanı genç, diri, dinamik, ânî gelişmelere hazır hâle getireceğini söylerdi. Aslında her ân ânî gelişme değil mi...
Bir de hep aynı yüzlerle yüz yüze gelmenin verdiği o eksi enerji… Zamanlar birbirine mi benziyordu? Doğan, batan günler: “Tekrarını...
Günlük de işte bir ayna Selim Ali. O aynaya bir aynaya bakar gibi bakamasak da her şeyi bırakamazsak da… sisli puslu da olsa bir ayna işte!...
Patika yolda yürümek gibi… Yolun nereye çıkacağını da bilmiyorsanız bu da ayrı bir heyecan. Yazı işte böyle bir yol… Günlükler hele; patikanın...
Hatıralar geçmişin haritasını önümüze korken; günlük sayfalarını her çevirdiğimizde önümüze “yarın” aslında “şimdi” çıkar. Hatıra… hatırla(t)mak…...
Bakıyorum yüzün gülüyor arada okurken. Bazen dalıp gidiyorsun. Bir hüzün sarısı olduğu da oluyor. Günlükler bir anlamda yazarın gizli bölmelerini...
Hemen her tür kalem kullanıyor. Bazı sayfalarını okumakta zorlanıyorum. El yazısı kâh karışık kâh okunaklı… Neyse… dokunaklı olsun da… Fakat yazmak...
Günlük, insanı diri tutar. Bir ayna gibi yıllar sonra kendimizi seyrederiz orda. Ama okumak, yazmak, düşünmek öyle kolayından şeyler değil....
Cumhuriyetle kavga ederek nereye gideceksiniz, diyor Bilgin Abi. İstibdattan başka nereye? İçine bu cumhuriyetin hakkı, hukuku, hürriyeti, adaleti,...
Haberler kan revan... Bırak hep çocuk kalsın yüreciğin. Dayanamaz sonra döndüğünü gördükçe dolapların. Dünyanın fotoğrafına...
Bak şu bulutların keyfine yeniden yeniye. Alnına değen rüzgârı gör! Okşa; -aha şuracıktaki- gökyüzünü. Şehrin çığlıklarını duyma. Şu martının...
Hamaset, istibdat, ben bilirim ben/sen ne bilirsin sen, inat, kin, nefret, düşmanlık, insanın insana ettiği, zalimlerin, münafıkların çalıp...
Öyle ya dün bugüne; bugün yarına aynaydı. Bugün bir köprüydü aslında. Bugünden kasıt da “şimdi” derdi, sık sık. Bir gün, nerelisiniz, diye soran...
Her şeyin bu kadar “hızlı” değişeceği hayalimize gelir miydi? Kara trenlerin, mektupların, kağnıların, taş değirmenlerin, kar kuyularından su...
Hem okuyup hem çalışıyordum. Sonra işte (böyle) ne tam okuyabildim ne çalıştım. Edebiyatçı mı ilim adamı mı ticaret erbabı mı...
Kendi başınalık… Suların en berrak hâli… Bulutlardan, pamuklardan (daha bir) aklık… Sabah dinginliği ve ferahlık… Sessizliğin...
İkisine de ne kadar yabanî olduğumuzu… İkisi ikiz mi acaba Bilgin Abi? Çok zaman ayıramadığım bundan mı? Öylesine ölüme gidiyor...
Albümleri karıştırdı bir ara. İlkokuldan tek bir fotoğrafa uzun uzun daldı. Ağladı belki! Uzaklara bakan bir çocuk vardı ön tarafta. O...
“Öleceğin kimse bilmez.” diyorsa şair; kimseler ölüme koştuğunun farkında değil demek! Şundan diyorum bunları. Babam öldü de… Onu...
Benim çocukluğumda köyde, bağda olmasak da şehirde kuşlar vardı. Şimdi de var ama tek tük… Sabahın o er vakitlerinde nasıl da cümbüşe dururlardı....
Dünyanın bu kadar sanallaşacağını… Helal ve haramın bu kadar karışacağını… Yalanlarla doğruların canciğer kuzu sarması olacağını... Kimi...
Okullara edebiyat dersi konmuş ama adı var kendi yok; öteki dersler gibi… Edebiyat okumakla başlar. Okumuyoruz. Okumayınca düşünemiyoruz. Düşünerek...
“Ah, ah! Hürriyet! Çok nazlı çok pahalısın. Namık Kemal aradı; bulamadı. Ne efsunkâr imişsin, dedi. Orhan Veli (bile) gördü; esaretin...
Hâlbuki zamanla kuşatılı değil miyiz? “Zamansız…” dediğimiz neler varsa; zamanın gözlerine bakıp saatleri kurmadığımız için…...
Gel, kapatalım bu s/ağır şeyleri. Nefeslerimiz sayılı... Yıllardır aynı şey; ne değişti? O-yalandığımız yeter. Daha beter olmadan...
Korku, esaret, fukaralık, cehalet, yüzsüzlük, netsizlik, zamansızlık, sanatsızlık, zanaatsızlık, hâl dilini tercüme edememek (mukteza-yı hâli...
Ayna kendini göremez, derler; ondan mı? Kendi söküğünü dikemeyen iğne mi insan yoksa? Terazi miyiz ya da kendini tartamayan? Her şeyi merak et;...
İnsan unutandır, alışandır. Hep aynı nefesleri alacağımızı sanırken birden duruverir kalbimiz. Sonsuz sanırız dünyayı. İşlerimiz bitmez biliriz....
HÜVEL BÂKÎ Hayat nöbetini tutarken… Birden geliyormuş ölüm. Babam… öldü. Ölüm… hep ötelenen… Fakat yanı başımızda gezen…...
Çok adı var da… ego, ene, enaniyet, gurur yani ben, ben, ben gibi birkaç ismini sayayım bu çağın. Burnundan kıl aldırmıyor, denir ya… Ben de ben…...