menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayatın daveti

9 1
24.05.2025

Ve bu bütün ülkelerin girişine asılmalı. Hele bize de hepten ki… Bir türlü dikiş tutmayan meşveret, şûra, muhabbet yaralarımıza…

İnsanlığı alt üst eden istibdatın diretkenliğine bir merhem bulamadık mı; bulduk da asırlarca kökleşmiş o hastalık kansere mi dönüştü; çok düğümlü bir soru, manzara, kalın bir perde; simsiyahından…

Bu bildiriyi Yunus taa ötelerden postalamış:

“Gelin tanış olalım.

İşi kolay kılalım.

Sevelim, sevilelim;

Dünya kimseye kalmaz.” diyerek demir asâ demir çarık Anadolu’yu gezer ve muhabbet eker. Sevdiğini illâ ki der; demezse o dert onu boğar.

Hayatı şiire; şiiri hayata serpeler. Alttan alır. Bilir; yük ağır; hep beraber kaldıralım, der. Şiirin yumuşaklığını seçer. Yüzlerce yıl ötesindeki bu tebessüme bugün de ihtiyaç var. Hem de çok.

Mevlâna, ne olursan ol diyerek… “Gel Çatısı/Çadırı” kurmuş.

Kızım sana diyorum; gelinim sen anla hikâyeleri/teşbihleri ile tereyağından kıl çeker gibi cehaletin, aymazlığın, kavgaların, karanlığın ortasına o beyazlığı ile misafir olur. Ya Vedût çeke çeke…

Ve Said Nursî’nin kıyamete kadar kurduğunu düşündüğüm “Nur Fânusu…”

“Nur’un dairesi geniştir.” sözüne böyle bakmak da ne var?

Dağıtarak değil; toplayarak gitmek… Ve esmanın bin bir türlü yansıması olduğunu........

© Yeni Asya