Said Nursî’nin sillesi
Şiirlerin okunduğu, aklın ve kalbin dengelendiği, tebessümlü yüzlerin, selâmlı dudakların, içi gülen gözlerin çiçek açtığı bir Meclis; çekirdek olsun ve ülke nefes alsın artık. Çok yorulduk çok. Elde var sıfır.
Nefeslerimizin lezzetini çok zaman unuttuğumuza göre; balık baştan kokmuş da… Burnumuz (da) koku almıyor demek!
Germeler, gerilmeler bitsin artık. O bayram gelsin. Âdil yarışlar, arayışlar ve güle oynaya; iş başına mülayıkları getirelim de sabah akşam yüreğimiz ağzımızda, canımız çengelde beklemeyelim.
Dertler bir bir çözülür. Yeter ki söz sahibi ol. Aklın kendi cebinde dursun. Sen insan değil misin; kendin karar ver. Kararsızım, fikrim yok, başkası düşünsünler; bu özel yaratılışına yakışır mı; Allah aşkına!
Padişahımız, efendimiz bilir.
Sen?
O zaman o da padişah padişah yaşar; sen de köle köle… Güle güle…
“Neme lazım; başkası düşünsün; istibdadın yadigâri…” değil miydi?! İstibdadın her türlüsüne sille vuracağını söylüyor; sabah akşam okuduğun Said Nursî; sen bağrına basıyorsun müstebitleri. Bu nice okumaktır, ah?
Senin bu fotoğrafın yüzünden bir genç kitapçıya gidip Yirmi Üçüncü Söz’ü, Münazarat’ı kendiliğinden istemiyor işte! İş bu fıtrîliğe gelmedikçe; dostlar alışverişte görsün gidiş gelişleri nasıl bitecek, hı?!
Önce sükûnet, normallik,........
© Yeni Asya
