Kelimelerin dayanılmaz hafifliği/ağırlığı
Dilsizliğimiz dillere destan, Selim Ali. Kelimesiz kalınca oldu ne olduysa.
Bütün okulları bitirsen de bir şey hep eksik kalacak. Can suyu kelimeler kuruduktan sonra ne yapsan boş.
Bak; Bilgin Abi diyor ki: “Bana kelimelerini söyle; senin kim olduğunu diyeyim.”
Kültür rengimiz böyle değildi; soldu/k. Her kelime yeni bir soluk, yeni bir sevdâ, yeni bir hüzün, yeni bir rüya, yeni bir harita, yeni bir halita, yeni bir çıta, beste renk, heves, heyecan, can, kalp, kalıp, rüzgâr, mevsim... hasılı yeni bir dünya idi. Yandık, kavrulduk, tepetaklak, allak bullak olduk. Allah kimseye “kelimesizlik acısı” göstermesin. Adımızı, adresimizi unuttuk.
Toparlanabilir miyiz, Bilgin Abi? Bilmiyorum. Henüz “hamasî” nutukları, törenleri bitiremedik. İşin en kabuk kısmındayız. Çabuk; terk ettiğimiz, ettirildiğimiz, ihmal ettiğimiz kelimelerin gönlünü almazsak; dünyayı ele geçirsek de… bunu........
© Yeni Asya
