|
Lemi ÖzgenYurt |
Sert ve soğuk kuzey rüzgarı, Volga’nın çamurlu sularını dalga dalga köpüklendirdi. Keskin ıslıklar çalarak tehlikeli burgaçlar...
Ayıptır söylemesi, çocukluğumdan beri gökbilimlerine yoğun bir ilgi duydum. İlk ve orta öğrenim sırasındaki kahramanlarım, Galile, Bruno,...
Vapurdan indi. İskelenin hemen önünden başlayıp, döne kıvrıla evine doğru giden dik yokuşu tırmandı. Babadan kalma köşkün bahçe...
Kurumuş, otsuz ve sapsarı bir arazi. Suyu çoktan bitmiş bir derenin son sularının yarattığı küçük bir çamur gölü. İşte tam bu çamur...
Günümüzden 115 yıl kadar önce soğuk bir Aralık ayı akşamında Paris'in Capucines Bulvarı… Grand Cafe'nin bodrum katında bulunan...
Hiçbir kadın asla çirkin değildir ve bu kadına da çirkin denilemez ama gelin görün ki, ona klasik anlamıyla “güzel” demek de pek...
Yok. Ben o "Muhterem samiin. Harici haberleri dinlediniz. Şimdi..." dönemine tanık olamadım radyonun. Ama altı lambalı Philips'in, üzerinde...
Başı ağrıyor, midesi bulanıyor, şakakları zonkluyordu. Gece gündüz demeden tas tas içtiği bira, midesini yangın yerine çeviriyor, her...
Tokatlıyan Oteli’nin kapısına geldi. Otelin pastanesinin geniş pencerelerine baktı. Pencereler, içerisinin tam görülmemesi için...
Ayakkabı boyacısını her zamanki yerinde göremeyince, kahvehanenin önünden hızla geçtim. “Onu da kaybettik işte” diye düşündüm. Sıra...
"Oğlum. Ben kaderime yürüyorum. Vasiyetimi söylüyorum. Büyük ev, 420 somun has ekmeklik arpa tarlası ve ak göğüslü dört öküz, sana....
Gece karanlık. Yıldızsız ve aysız bir gök. Büyücek bir fenerin ölgün ışığının üstünkörü aydınlattığı karanlık bir tepenin...
Yargıç yerine oturdu. Tahta tokmağı masaya iki kez vurup, duruşmanın başlamasını emretti. Gümüş rengi peruğu ve yakaları iyice kalkık...
Bu anlatılanlar, Georgia’da çok sıcak bir temmuz ayında, her yanını otlar bürümüş o verimsiz ve terk edilmiş tütün tarlasının...
Gazı kökledim. Bir süre karanlıkta gittim. Sonra farları açtım ve Harlem’in en sunturlu küfürlerini savurup, frene bastım. Oradaydı....
Genç kız, gülkurusu renkli ipek bir halının üzerine sere serpe uzanmıştı. Üzerinde altın işlemeli beyaz bir elbise vardı. Boynu,...
Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran) Bey’in o sıcak ve güzel Mayıs gününde canı her zamankinden daha da sıkkındı. İzmir işgal...
Bay ve Bayan Smith, aslında ne için geldiklerini bilemedikleri ama gecenin bu saatinde kalkıp geldiklerine göre ‘konuk’ olarak saymaları...
Durakta iniyorum. Yürüyen merdiven kalabalık. Ellerinde Tati mağazasının pembe torbaları bulunan esmer erkekler. Başları renk renk...
Estragon’un potinleri dün akşam bıraktığı yerde duruyordu. Ökçeleri bitişik, uçları ayrık. Lucky’nin şapkası da dün koyduğu...
"Kendimi bildim bileli hep bana ait bir köşem olsun istedim ama hiç olmadı. Şöyle gerektiğinde sığınabileceğim bir köşecik. Bir odanın...
Soluk maviydi. Üzerinde zaman zaman beyaz ışıklar dolaşıyordu. Sessiz ve şeffaftı. Derinlere doğru iyice karanlıklaşan, yukarılarda ise...
O leş gibi kokan, yerdeki küflenmiş yemek artıkları üzerinde iri hamam böcekleri dolaşan yarı karanlık mutfaktan elimizden geldiğince...
“Önce Alman boksör göründü. Sarışın, kasları iyice gelişmiş, sırım gibi ve bembeyaz bir oğlan. Çevik bir sıçrayışla iplerin...
Evden çıktı. Güneşin ilk ışıkları altında pembe renkli pamuk helvalar gibi parıldayan karda kaymamaya çalışarak dikkatle yürüdü....
Kadın, diğer kadınlara benzeyen bir kadın. Yüzünde bir uyku mahmurluğu. Saçları biraz seyrelmiş. Hafiften kilolu. Yıkanmaya hazırlanıyor....
Şiddetin öncü kolu olan morlar eflatunların önüne geçmeye çalışıyor, yıldız tozuna bürünmüş lacivertler, karanlık pembelerin...
Sonra Çubuk Gazinosu’na gece indi. Akşam hiç olmadı. Ankara bozkırında güneş hızla battı ve renkler akşamın yangın kızılında boy...
Göğsü iyice sıkışınca durdu. Biraz soluklandı. Ne kadar zamandır yürümekte olduğunu bilmiyordu. Nerelerden geçtiğini de bilmiyordu,...
Duvardaki çifte pandüllü, ağır zincirli, konsolu abanoz ağacından yapılmış İsviçre saati, boğuk sesli gonglarla vaktin gece yarısına...
Fakültenin yurt odasından çıkıp, merdivenlere doğru yürüdü. Merdivenlerin başındaki kocaman pencereye yaklaşıp, beşinci katın...
Büyük taşlar, sararmış otlar ve cılız çalılarla kaplı tepeye çıktı ve aşağıdaki köyü gördü. Köy ama ne köy? Epi topu on, on beş...
Sonradan çok düşündü. İleride yaşayacağı o onulmaz acıları bilebilmesi mümkün olsaydı eğer, yine de gider miydi kütüphaneye o gün?...