menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kediler ve insanlar

8 5
29.11.2025

Yıllar önce. Yalnız, yorgun ve iyice umutsuz günlerimden biri daha. Hangisi olduğunu şimdi çoktan unuttuğum bir yılın ama unutmadığım bir nisan ayının ilk haftaları. Hüzünlü bir akşamdan sonra saatler hızla geçmiş ve vakit gecelere dayanmış. Gündüz yaldız yaldız bir güneşle yıkanmış İstanbul’a şimdi inceden bir yağmur yağıyor.

Saatler ha babam ilerlemiş ve vakit gece yarısını çoktan geçmiş. O inceden yağmurun altında, Tarlabaşı caddesinin karanlık sokaklarında “Şeker, Şeker, kızım neredesin” diye enikonu bağırarak dolaşıyorum.

Yavruyken sokakta bulup büyüttüğüm, birlikte yaşadığım kedim “Şeker”i arıyorum. Akşam yorgun argın döndüğümde, Küçük Kırlangıç sokaktaki o derme çatma kiralık evimde saatlerdir bir türlü bulamadığım kedimi arıyorum.

Evde, onun saklanmayı en sevdiği yerlere bakıyorum. Yatağın altı. “Çekyat”ın yanı. Kitaplığın üstü. Pencerenin önü. Mutfak kapısının arkası…

Yok.

“Dışarıya çıkmıştır, döner birazdan” diye kendimi avutmaya çalışıyorum. Saatler geçiyor. Düpedüz kaldırıma açılan daracık pencerenin önüne çok sevdiği peynirden biraz koyuyor ve bekliyorum.

Yok.

Dışarıya........

© Muhalif