menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir fanusta yaşamak

16 1
05.07.2025

Havagazı fırınını sabahtan beri belki ellinci kez yeniden inceledi. Bu defa kesinlikle başarmalıydı. Her şey dakik bir saat gibi tıkır tıkır işlemeliydi. Gazetelerde sık sık resimleri basılan, radyo reklamlarında “kullanış kolaylığı” özellikle belirtilen, döküm çelik ve galvanizli sactan yapılmış, bakır gaz borusu dışarıdaki aldatıcı kış güneşinin ışıkları altında kızıl kızıl parlayan fırını yine inceledi.

Sonra fırının kapağını açıp, elindeki terzi mezurasıyla genişliğini bir kez daha ölçtü. Mezurayı kendi başına dolayıp, kafasının genişliğini de ölçtü. Rahatladı. Rakamlar “uygundu.”

Yukarıya, çocukların odasına çıktı. Uyuyorlardı. Onları öptü. “Bakıcı kadın geç gelebilir, aç kalmasınlar sakın” diye düşünüp, telaşla mutfağa koştu. Aldığı süt şişesini çocukların yataklarının yanına yerleştirdi.

Yeniden aşağıya indi. Mutfağa gireceği sırada, duvarlardaki resimlere takıldı gözleri. Hem kendisi olan hem de hiç kendisi olmayan, kısık gözlü, sarışın, güzel bir kadınla nedense resimlerde hep “masum” görünmeyi becerebilmiş, yakışıklı bir adamın yan yana fotoğrafları.

Parklarda, plajlarda, pikniklerde, resim sergilerinde, edebiyat sohbetlerinde çekilmiş ve daha şimdiden solmaya yüz tutmuş resimler. Kendisi olduğuna asla inanmadığı sarışın bir kadınla, masum rolü oynamayı hep başarmış bir adamı yansıtan resimler.

“Ah Ted” diye mırıldandı. “Neden oldu bütün bunlar, nerede hata yaptık biz?” Hatanın nerede yapıldığının ne önemi kalmıştı ki artık? Ne demişti Ted bir şiirinde? “Başları ezilmiş tavşanlar gördüğümde yollarda/Bilirdim Samanyolu'nun büyük çarkıyla döndüğümü.”

Samanyolu’nun büyük çarkıyla dönmüşler ve artık geriye dönemeyecekleri........

© Muhalif