Bir sevda masalı
İnce uzun, ışıltılı bir kızdı. Gözleri gün ışığına göre renk değiştirirdi. Sabahları, içinde kandil sarısı ışıklar gezinen munis bir yeşil, öğlen huzur verici bir Prusya mavisi, akşam boğaz suları gibi tehlikeli anaforların çaktığı karanlık bir yosun kızıllığı…
Annesiyle yaşardı ve hep yalnızdı. Güneş yavaşça yükselip, altın ışıklarıyla kenti zerrin tozlarıyla kaplarken uyanır ve akşama kadar Marmara’nın masmavi sularını seyreder dururdu.
Sonra akşam olurdu. Güneş uzaklardaki tepelerin ardında yavaşça batardı. İstanbul’a yıldızlara bürünmüş bir akşam çökerdi. Yedi tepeli kentin üzerine hüzünlü bir gece inerken, ut, santur ve tambur sesleri birbirine karışırdı. Umutsuz sevdalara kapılmış üzgün insanların buğulu bir sesle söyledikleri şarkılar duyulurdu.
Henüz sevdayla tanışmamış olan kız, yıldızların ışığı yavaşça solarken, yosun tutmuş kayaların üzerindeki evine girer, aşkın, sevdanın nasıl bir şey olduğunu düşüne düşüne uykuya dalardı…
Erguvan ve mevsimi ve aşk
Derken günlerden bir gün kız aşık oldu. Kenti........© Muhalif
