|
![]() |
![]() Ragıp KaradayıTürkiye |
Lojmanlara ölü sessizliği hâkimdi. Tek tük lambası açık olanlar da koyu karanlığın içinde sönük ateş böcekleri gibi cılız...
Sene 1979… Mektepler henüz açılmamış. Sıcak havalarda ve uzun günlerde oruç tutmanın tatlı bir telaşı var içimizde... Omuzlar...
Maziye dönüp baktığımda; “Eyvah! Zamanlar ne kadar çabuk geçiyor! Süratleri gittikçe artıyor. Yaş ilerledikçe zaman darlaşıyor…”...
En çok da neyi seviyorum biliyor musunuz? Teneke kutularda her gün rengârenk açan çiçeklerle alâkadar olmayı. Yeni harflerle okuma...
Anneciğim, babacığım üzülmesin diye en acı çektiğim zamanlarda bile sesli ağlamazdım. “Onlar duyarsa üzülürler…” diye...
Bu anlattıklarımı kafanızda şöyle bir hayal edin, bir de bugünkü evleri ve içindekileri düşünün: “Neydik ne olduk? Nereden nereye?”...
Yorulmuştum nefsimle, kötü çevreyle mücadele etmekten yine de pes etmiyordum!.. Mesleğim, kabiliyetlerim, çevrem beni alıp hep...
Yaşadıklarımı yazmamın sebebi çoktu, biri de benim durumumda olanları ikaz edip uyandırmaya çalışmaktı. Nefsime diyordum ki: “Ah...
Mazimi muhakeme edip iyi kötü yaşadıklarımı yazarak hem kendime çekidüzen veriyorum, hem de ders çıkarmaya, ibret almaya çalışıyorum....
"Ragıp Bey, ben Ankara'dan arıyorum... Afyon Ahmetpaşa kasabasından talebeniz Reyhan Öney'in küçük kardeşiyim..." Hâlâ bir mektebin...
Hırsımdan sapsarı kesilmiştim. Kimseye belli etmesem de içten içe tutuşmuş çıra gibi yanıp kavruluyordum da dumanımı görecek gözler...
Bu tertemiz Anadolu çocuklarının müşfik, inci-mercan bakışları, gözlerimde ümit, iç âlemimde muhabbet kıvılcımları oluşturuyordu....
Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim. Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum... Ne yapmam lazım...
"Onu-bunu anlamam, bahane de kabul etmem; mutlaka o çocuk başını a-ça-cak!.." Müdür Bey: - Elbette müfettiş beyim! İşin...
Ben konuşurken Reyhan isimli küçük talebemin, pembe güllü mavi eşarbının ucunu bir yelpaze gibi yavaş yavaş sallaması dikkatimi çekti....
Mektepler henüz açılmış, pek heyecanlıyım. Her zaman olduğu gibi bu sabah da erkenden kalktım, özene bezene tıraşımı oldum, giyindim....
Velhasıl adına şehir dedikleri yer; büyük bir muharebe sahası, modern hayat dedikleri ise bir keşmekeşten ibaretti… Kulaklarımda...
"Gidip bu arkadaşla konuşayım; ikimizin de gariban olduğunu, neyi bölemediğimizi söyleyip el sıkışayım, kardeş kardeş anlaşayım..."...
Uzun zamandır düşünüyordum, sorguluyordum hayatımı, eksik bir şeyler vardı. Cevabını bir türlü veremediğim sorularla doluydu her yanım....
İdarede biraz misafir edildikten sonra polis eşliğinde imtihan salonlarına gönderildik. Biraz sonra da boykotçuların bağırışmaları...
“Bir senenizi zayi etmeyin!.. Analarınızın, babalarınızın emeklerini boşa çıkarmayın!” Esnafın arasından başları önde geçip...
"Git, söyle; ben dönek değilim! İkide bir aşağılık teklifler yapmasın! Bir dadaşa bundan daha büyük hakaret olamaz!" Bu ruh hâlinin...
Niçin kötü şeyler düşünüyordum ki? Kıvrak bir hareketle döndüm. “Dünya ne kadar da küçük” diye düşündüm. Yüreğim pır...
Bu havalara, bu gidişata alışık olduğum mutat sabahlardan birini yaşıyordum. Vakit henüz erken. Sabah ezanı henüz okunmuş... ...
Atımı çalıların birine bağladım. Verilenleri aldım heybeye yerleştirdim. Vakit kaybetmeden de vedalaşıp, ayrıldım. İmtihan...
Listelerin asılı olduğu panoya iyice yanaştım. En alttan itibaren ismimi aramaya başladım. Alt sıralarda yani yedeklerin içinde yoktum....
İmtihanlardan ümitsiz çıkmış maksatsız bir şekilde yürüyordum. "Gelmişken bari İstanbul’u gezebildiğim kadar dolaşayım” dedim....
Konuşmaları dinledikten sonra artık her şeyi kaybettiğime inandım. Bu şehirde her şey çok; araba, insan, mağazalar... Daha çok hayat...
Yavuzselim durağından 90 numaralı otobüse bindim. Karaköy’de inecek, vapurla Kadıköy’e geçecektim. Yolculuk bitmek üzere... Bir...
Hızla hareket etmemden dolayı mı ne terliyordum. Her tarafa tatlı bir sıcaklık hâkimdi. Rüyalar âlemindeymiş gibiydim. Her taraf...
Ailece babama karşı pek hürmetkârdık. O ayağa kalktığında biz de kalkardık. Dışarıdan gelince yine öyle… Babamla annem "Bunda...
O gece ben hiç uyuyamamıştım. Valizim akşamdan hazır baş ucumda, yatağın içinde döndüm durdum hep. Hacı babamdan hep önce...
Hep “Okuyacaksam İstanbul’da okumalıyım” deyip duruyordum. O zamanki düşünceme göre bütün istikbâlim buradaydı. Necip Fazıl...
"Sonra düşündüm; ninemin ısrarla; 'nişanlayıp sözleyelim' dediği meselesinin altında yatan bu muydu?.." Başladım Kızılderili...
Kelimelerin nereye varacağını sezince tüylerim diken diken oldu. Kulaklarımın kızardığını hissettim... Genç kız sanki itirafta...
Dünyanın çivisi çıkmış, her şey altüst olmuştu. "Başıma iş açmadan bu mevzuyu kapatmalıyım" diye düşünerek sustum. ...
Benim gördüklerimi sizler görmüyorsunuz! Siz ve sizin gibiler böyle loş odalarda hayal kurup yaşıyormuş gibi yapıyorsunuz." ...
Elimde olmadan geri çekildim, pencerenin önüne gittim. Orada kendimi emniyette hissediyordum nedense. Söylediklerimden bir şey anlamayınca...
“Bunda bir şey vardı ama ne?" diyerek biraz daha oyalandım. Dışarı çıkmak için bir bahane de bulamıyordum. Erkekler kızlarla...
Hüzünlendim. Sene boyunca oturduğum sıramın raflarını karıştırdım, unuttuğum bir şey var mı diye. Tahtaya resimler çizdim... Daha...
Benden saklananın ne olduğunu merak ediyorken kulaklarım da içerİden gelen konuşmalardaydı. Hayretler içinde sordum: "Ne, Annem mi?...
Bembeyaz bir kayanın belli belirsiz hayali gibi görünen imam evinin cılız ışıklarını gördüm. Kahvenin sahibi baktı olacak gibi...
Üzüntüsü had safhadaydı şoförümüzün. Yolun kenarındaki kayanın yanında, ellerini ceplerine koymuş, çaresiz ağlıyordu. Birkaç...
Arkadaşların canhıraş bağrışmalarıyla uyandım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken pencereden baktım. Korkunç bir uçurumun ucundayız! ...
Hem duâ, hem sistemli çalışmam boşa gitmedi, kısa zamanda mektebin en iyi talebelerinden biri oldum... Çocuk aklımla eski günlerimi,...
“İçimdeki -sebebini bilmediğim- sıkıntıyı atmam lazım! Güzel şeyler düşünmeliyim…” dedim. Anacığımı, babacığımı,...
Muallim Mektebi hayatımız hızlı başladı. Günler, haftalar aylar derken şubat tatili geldi çattı. Zaman nasıl da çabuk geçmişti....
Hayallerde yaşamayı bırakmam lazım. İş işten geçmeden hakikate dönmeliyim. Etrafıma bakıyorum yeniden. Ey Ay! Her şey bana başka...
"Demek ki üç senelik talebelik hayatım burada ve bu şartlarda geçecek…” Mola çabuk bitti. “Erzurum’dan gelip Trabzon istikametine...
“Ey Gümüşhane ben geldim! Seni pek sevdim, beğendim…” dedim, anacığımı, babacığımı, Hüsna nineciğimi düşündüm. ...