Kışrı Lübb Zannetmek, Lübbü Zayi’ Etmektir
Bediüzzaman’ın 1921 yılında telif ettiği Lemaât eseri, müstakil bir eser olmakla beraber Sözler kitabının sonunda yer alır. İlk baskıda şimdi Sözlerde bulunandan üçte bir kadar ziyadeler bulunmaktadır. Bunlardan en dikkat çekenlerden biri aşağıda kırmızı yazıyla gösterdiğimiz metindir. Anlaşılması zor olduğundan metnin altında açıklamalarımız yer almıştır:
Beş şey beş şey’e perde, şehâdet ise gaybe, tabiat meşiete...
Kör kuvvet de kudrete, lafz medlûl-u zihniye, medlül dahi mânâya.
Kışrı Lüb Zannetmek
Kışır kabuk, lüb ise onun içidir. Cevizin kabuğu ve yenilen içi olması misali, hakikatlerin de hem kabuğu hem de içi vardır. Lübbe kışırdan ulaşılır. Mesela cevizi yemekten maksat, kabuğu aşıp öze ulaşmaktır. Kabuğu aşamayıp onu öz zannedenler asıl özden mahrum kalırlar.
Gerçekler ayan-beyan olmaktan ziyade genelde perdelidir. Perde, hafif bir aralamayı gerektirir. Bunu yap(a)mayan kişi, perdenin örttüğü şeyi görmekten mahrum kalır.
Bediüzzaman, derin manalarla dopdolu bu kısımda beş şeyin beş şeye perde olduğunu söyler:
1-Şu görülen âlem, görülmeyen âleme tenteneli bir perdedir. Perde hafiften aralansa aslında şu âlemin görünenlerden çok daha ileri boyutta görünmeyenlerle dopdolu olduğu görülecektir. Sadece mikroskobun keşfi bile görülmeyen nice mikroorganizmaları, bakterileri, virüsleri görünür hâle getirmiştir. Öte yandan melekler, ruhaniler âlemin her tarafını şenlendirmekle beraber çıplak gözle görülmemektedir. Bu tıpkı üstten denize bakmaya benzer. Deniz, böyle bir bakışta bir mavilikten ve yer yer de dalgalanmalardan ibaret zannedilir. Hâlbuki o deniz iğne gibi küçücük balıklardan ta dev balinalara kadar nice balıkların meskeni ve mercan kayalıkları gibi rengarenk motiflerle süslü muhteşem manzaraların mekânıdır. Maddeci felsefe mensupları bu perdeyi aşamamış, eşyayı görünenlerden ibaret zannetmişlerdir.
2-Tabiat, ilâhi meşiete perdedir. Meşiet “dilemek” anlamında olup ilâhi iradeyi ifade eder. Tabiat dediğimizde eşyanın tabiatı, özellikleri, onlarda olan kanunlar… hatıra gelir. Mesela demirin sert olması, ateşin yakıcı olması… birer tabiattır. Bunların bu özellikte olmaları ilâhi meşietten haber verir. Yani bunlar kendilerini böyle yapmış değillerdir, ilâhi iradeyle bu özellikler kendilerine verilmiştir.
3-Kör kuvvet, kudrete perdedir. Âlemde çekim kuvveti, suyun kaldırma kuvveti, elektrik kuvveti… gibi kuvvetler vardır. Ama bu kuvvetler, o şeylerin zâtî malları olmayıp Allah’ın kudretiyle vücud bulmuşlardır.
Küremizi yaratan O olduğu gibi ona çekim kuvvetini veren de O’dur. Suyu yaratan O olduğu gibi, o suya kaldırma kuvvetini veren de O’dur. Dolayısıyla kuvvet görüldüğünde hemen ilâhi kudrete intikal edilmelidir.
4-Lafız, zihnî medlûle perdedir. Mesela “ateş” dediğimizde zihnimizde bunun karşılığı yakıcı özelliğe sahip bir surettir. Benzeri bir şekilde “kitap, ağaç, güneş” gibi lafızların zihnimizde belli bir sureti olur.
5-Medlûl, manaya bir perdedir. Lafızlar zihnimizde bir karşılığa sahiptir. Ama zihindeki ateş hariçteki ateşle birebir aynı değildir. Mesela hariçteki ateş yakar, ama zihindeki ateş aynadaki görüntü gibidir. Özellikle derinliği olan kavramların zihindeki medlulü çok cılız kalır. Kur’ânda “Allah’ın eli” gibi ifadeler vardır.[1] “El” kelimesinin zihindeki medlûlü malum uzuvdur. Ama bununla anlatılanı zihindeki karşılığı ile anlamak, anlamamak demektir. Çünkü O’nun eli bizim hayal ettiğimiz şekilde bir el değildir. Bize düşen, “Allah’ın eli” ifadesini bir pencere olarak değerlendirmek, o pencereden ötelere bakmaktır. Bu manada bakabildiğimizde fark ederiz ki O’nun eli âlemdeki bütün ilâhî icraatların sembolüdür.
Perdeye hasr-ı nazar daim olur pür-hatar, vesvese ondan çıkar.
Perdeye odaklanmak her daim hatalı bir bakıştır, vesveseye yol açar. Gayet güzel bir manzaranın önünde olan perdeyi açarsak o güzelliğe muhatap oluruz. Açmadığımızda veya açamadığımızda ise o güzel manzaradan mahrum kalırız. Bu bir nevi yumurtanın içindeki yavru kuşun hâline benzer. Yumurtanın kabuğunu aşmadığı veya aşamadığı sürece daracık yumurtada sıkışıp kalacak, ama kabuğu parçaladığında, yani önündeki perdeyi kaldırdığında “Oh be, dünya varmış!” diyecek, hayal bile edemediği çok geniş bir âleme çıkacaktır.
Perdeye takılıp kalmak bazı vesveseleri beraberinde getirir.........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden