menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ÇEKİLEN/KURUYAN PINARLAR

13 1
20.06.2025

Bir çöl ortasında yer alan Mekke şehri için suyun ne denli hayâtî bir unsur olduğunu ve zaten az/sınırlı olan bu kaynakların/kuyuların suyunun çekilmesiyle hayatın nasıl duracağını bilmiyor değiliz. Ama bunun yanında “hakîkate olan susuzluğun” da en az bu su kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. İnsânlar dudaklarının kuruluğunu hissettikleri kadar gönüllerinin de kuruluğunu hissetselerdi şüphesiz yaşadığımız çöl bir vahaya dönerdi. Öyleyse âyette geçen “” yani “su” ifâdesinin bilinen anlamının ötesinde irfânî/bâtınî yönden daha başka hangi anlamlara gelebileceği noktasında bazı çıkarımlarda bulunabiliriz.

İrfânî düşüncede “derya, deniz, umman, okyanus, göl, ırmak” gibi büyük ve küçük su kitleleri genel olarak “ilmi” sembolize eden kelimelerdir. Daha özelde ise su, “ilâhî feyze, hakîkat ve mârifet ilmine” işâret eder. Bu yönüyle su, sûfî edebiyatta sıkça kullanılan bir metafordur. Örneğin Yûnus Emre bir şiirinde şöyle söylemiştir: “Suyıla geldi bile dört dürlü hâl/ Ol safadur hem saha lutf u visal”. Niyâzî-i Mısrî’den ise şu beyitleri okuyoruz: “Sîreti terk eyle, mânâ bulagör/Ko sıfatı, bahr-i zâta dalagör.” Bu arada Fuzûlî’nin “Su Kasidesi”ni de hatırlayabiliriz. “Su” konusuna bu anlam üzerinden yaklaştığımızda ise âyeti şöyle yorumlayabiliriz: “Âniden bütün suyunuz toprağın altında yok olup gitseydi yani size verdiğimiz ilmi beden toprağınızdan alsaydık, sizi bilgisizliğin karanlığına terk etseydik ne yapacaktınız? Size kim ilim verip hakîkat ve mârifet yoluna ulaştırabilirdi?

Su, hayat verici özelliği ile aynı zamanda Allāh’ın “Hayy” isminin remzidir. Bu noktadan baktığımızda insâna dirilik veren Rahmânî Nefes’e yani Rûh’a karşılık geldiğini de........

© Mir'at Haber