Varoluşsal Eleştiriler Yapmak
Müslüman halklar, kültürler, toplumlar, İslam toplumlarında etkisiz mevcudiyetlerini sürdüren düşünce/kültür/ilahiyat hayatı, eğitim hayatı, akademik hayat, konformist kültür ve konformist din algısıyla, mistik din algısıyla, mistik kültürle hesaplaşmayı düşünmediği için; sömürgeci bilgi ile, özgürleştirici bilgi arasındaki derin karşıtlıkla yüzleşemediği için, çok yoğun bir biçimde, belirleyici ve tayin edici bir biçimde entelektüel emperyalizme, entelektüel işgal ve istilaya maruz kaldı, İslami kimliğini ve bağımsız İslami ufku kaybetti. Sözünü ettiğimiz kimlik ve ufuk kaybı sebebiyle, bugün, toplumlarımızda, anti emperyalist direniş bilinci, devrimci bağımsızlık bilinci; oportünist muhafazakarlıklar/sağcılıklar/dindarlıklar ve siyaset tarafından, İslama ihanet pahasına, katliama tabi tutuluyor. Oportünist sağcılıklar, muhafazakarlıklar ve oportünist siyaset, emperyalist mutlak kötülüğü, mutlak faşizmi temsil eden iradeyi dost ve müttefik olarak kabul edebiliyor.
Emperyalist sömürgeciliğin ürünü olan politik rejimleri/yapıları, kavram ve kurumları içselleştiren toplumlar/kültürler, bugün, egemen emperyalist iradenin ve statükonun ayrılmaz bir parçası haline gelebiliyor. Maruz bırakıldıkları yapısal edilgenlikleri sorgulayamayan halklar/toplumlar, bu edilgenlikler sebebiyle ölümcül hayal kırıklıkları yaşadıkları halde, gerçeğe uyanmak üzere hiçbir ciddi çaba harcamıyor, sorumluluk almıyor. Günümüz dünyasında toplumlar, İslam toplumu olarak bilinen toplumlar da, gerçekler tarafından değil, propaganda tarafından yönlendiriliyor. Teknolojinin, sömürgeci kullanımına maruz kalan Müslümanlar, Microsoft gibi, Google gibi, Amazon gibi, iletişim tiranlıklarının, Gazze’ye yönelik soykırım sırasında, küresel terör/vahşet/katliam örgütü İsrail’e, bütün imkanlarıyla yardım ettigini farketmiyor. Bugün, kendi başına bir amaç haline gelen saldırgan teknobilimsel tiranlığın sınırsızlığını, sınırsız ahlaksızlığını, sınırsız alçaklığını görmek gerekiyor.
Propaganda çağı, özellikle de hamaset kültürü aracılığıyla yürütülen propaganda, gerçeğe hayat hakkı tanımıyor. Teknolojinin sömürgeci kullanımına maruz kalan toplumlar, sömürgeleştirici bilgi ile, özgürleştirici bilgiyi birbirinden ayırt edemiyor, bu nedenle de sömürgeleştirici bilgiyle ilgili, varoluşsal eleştiriler yapamıyor, varoluşsal bir muhalefet üretemiyor. Varolussal eleştiriler yapma yeteneğine sahip olmayan toplumlarımız, modern zamanlar boyunca, beyaz adamın üstünlüğünü savunan/dayatan, ırkçı bir dünya görüşünün evrenselliğinin, sömürgecilik yoluyla dayatılması saçmalığını da eleştiri konusu yapamadılar, bu tür rkçı bir evrenselliğin ideolojik maskesini yırtıp atamadılar. Konformist kültürlerin, oportünist kültürlerin bir direniş ve muhalefet bilinci/hareketi başlattıkları görülmemiş ve duyulmamıştır. Günümüzde yeni insanlar, özgürleştirici bilgi'yi, direniş mücadeleleriyle tarihe ve hayata kazandırıyor. Oportünist sağcılıklar, muhafazakarlıklar, insanı/toplumu/hayatı değiştiremiyor. Emperyalizmler yeni insanlığı, devrimci-direnişçi insanlığı, soykırıma tabi tutulması gereken düşmanlar olarak görüyor. Bugün, direniş mücadelelerine karşı olmak, sömürgeciliğin sürmesini istemek anlamına geliyor. Konformist/sağcı/muhafazakar toplumlarda, alışkanlıklar, görenekler, ahlakın yerine geçtiği için, toplumsal çölleşmeler, kültürel kuraklıklar, zihinsel mumyalaşmalar, hiçbir şekilde ahlaki sorgulama konusu yapılamıyor.
İçerisinde yaşadığımız dönemde, içerisinde yaşadığımız toplumda, siyasal iktidar, zihinsel-ruhsal çölleşmenin-yabancılaşmanın derinleşmesi pahasına, genel sefaletin yayılması pahasına, manipülatif propaganda yoğunluklarını/etkinliklerini öncelikli hale getiriyor, muhalif/rakip politik hareketleri, politik figürleri hiçlik alanına kapatılmaları gereken varlıklar olarak görüyor, ideolojik-ırkçı önyargıları aşarak, evrensel bir kültür ufku ve bilinci oluşturmaya çalışan hayır sever bir kültür adamını, hiçbir ahlaki ve hukuki ikna edici gerekçeye başvurmadan, yıllarca, hapishanede rehin olarak tutmak suretiyle benzeri görülmemiş bir kültür düşmanlığı sergilemeye cesaret edebiliyor. Fiziksel güç dışında hiçbir güce sahip olmayan, düşünsel/kültürel/felsefi/estetik/edebi/entelektüel bir güce sahip olmak istemeyen, bütün bu niteliklere sahip olmadıkları için hiçbir mahcubiyet duygusu yaşamayan iktidar sahipleri, bir yanda, İslami iddialarda bulunurlarken, bir diğer yanda da insanlık tarihinin en büyük insanlık düşmanlığını şahsında somatlaştıran, küresel diktatör Trump'la dostluk yarışını sürdürüyor.
İslam dünyası ulus-devletlerinde, iktidar sahipleri, Trumpperestlikleri sayesinde, karlı ihanetler biriktiriyor. Bütün bu kirli ilişkiler, İslami anlamların-ilkelerin tarumar edilmesi, paramparça edilmesiyle sonuçlanıyor. Toplumlarımızda, gerçek-doğru bilgi'nin yerini, resmi bilgi alıyor. Sömürgeci bilgiyle hayatlarını sürdürenler hakkında hiçbir eleştirel yorum/değerlendirme yapılmazken, resmi bilgi karşısında eleştirel bir tavır alanlar "vatan haini" muamelesine tabi tutulabiliyor. Siyasal kamplaşmanın normalleştiği toplumlarda, toplum, hakikate yabancılaşıyor. Resmi dargörüşlülükler, her toplumda kısmi körlükler oluşturuyor. Toplumlarımızda, gerçek bir varoluş, bağımsız bir varoluş, gerçek-eleştirel bir kişiliğin, statükoyla hesaplaşabilir hale gelmesiyle mümkün olabilir.
İslam dünyası toplumları, tarihin son yüzyıllarına, karizmatik dini figürleri, karizmatik politik figürleri-liderleri kayıtsız şartsız taklit edegeldikleri, kutsayageldikleri için, bu yüzyılları düşünme ihtiyacı duymadan, araştırma ihtiyacı duymadan sorgulama-analiz ihtiyacı duymadan, özeleştiri ve yüzleşmeler yapmadan, bu yüzyılların dinamiklerini/tehditlerini anlamaya/çözümlemeye çalışmadıkları için entelektüel/kültürel ve siyasal emperyalizme açık hale geldiler. Türkiye örneğinde de yakından takip edilebileceği üzere, karizmatik dini lideri, karizmatik politik lideri putlaştırmak, dokunulmaz kılmak suretiyle gerçekleştirilen cemaat hareketleri ve politik hareketler, emperyalizmlerle işbirliği yaparak, birlikte çalışarak, emperyalist iradenin talimatları doğrultusunda tercihler yaparak, emperyalist çıkarlara hizmet ederek, kötü yola düştüler. Eleştiriye ve özeleştiriye bütünüyle kapalı olan bu hareketlerin itaatkar mensupları, liderlerinin yanlış tercihlerini konformist din........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d