menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP’de değişimin dünü ve bugünü…

12 0
26.09.2025

CHP’ye yönelik bitmek bilmeyen yargı operasyonları büyük ölçüde AKP/saray iktidarının CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkaracağı isimlerin önünü kesmek için partiyi karıştırma çabası ya da parti kadrolarının kendi arasındaki çatışma olarak değerlendiriliyor. Bu iddialar tamamen mesnetsiz değil elbette. Ancak kuruluşundan bu yana -iktidarda olsun ya da olmasın- kendisini Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin gerçek sahibi olarak gören bir partinin iktidar tarafından neredeyse “terör örgütü” olarak yaftalanmasının ve yargıyla başının dertten kurtulamamasının daha nesnel nedenleri olduğunu; bunun da CHP’nin kendi iç meselelerinden ziyade sahiplendiği kurucu değerlerin, bugünün dünyasında karşılık bulmamasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Anımsanacağı gibi Türkiye Cumhuriyeti, bir burjuva devriminin sonrasında -“Batı” olarak da ifade edilen- kapitalist dünyanın değerlerini benimsediğini deklare ederek kurulmuş ve ilk anayasasını ve yasalarını büyük ölçüde Avrupa ülkelerinden (İsviçre, İtalya, Fransa vb) almıştı. Bu yasalar eşit yurttaşlık, yaşam hakkı, din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi I. nesil haklar olarak da kabul edilen burjuva demokrasisinin temel ilkelerini de içeriyordu. Ancak bu haklar, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ulus devletleşme çabasının gölgesinde kaldı ve fiilen uygulamaya konul(a)madı. Bunun yerine Türk ve Müslüman olmayan halkların ötekileştirildiği ve iki dünya savaşı arası dönemin siyasi konjonktürüne de uygun olan otoriter bir rejim benimsendi ve CHP, 1923-1946 arasındaki tek parti döneminde bu otoriter rejimin uygulayıcısı oldu.

Çok partili döneme geçilmesinin ardından 1950’de iktidara gelen DP, ekonomik ve siyasi olarak kapitalist dünyaya entegre olmaya çalışırken, karşı devrimci bir anlayışla -ama burjuva demokrasisini de reddederek- kendi otoriter rejimini kurma çabası içine girdi. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesiyle DP’nin devrilmesinin ardından sermaye birikim rejiminin dönemsel koşullarının gereği olarak “laik, sosyal hukuk........

© Yeni Yaşam