Bedel ödemeye hazır mıyız?
Hangimiz en başta evladını feda edebilecek kadar seviyor Allah’ını. Hazreti Hüseyin kadar sevebilir miyiz Allah’ı? Ya Peygamber efendimizi ona anam babam feda olsun derken diyoruz da, hazır mıyız feda etmeye, feda olmaya? Hadi buraları geçtim. Bedel ödemek için en basit şeylerimizden; keyfimizden, yememizden, içmemizden vazgeçiyor muyuz? Bir coğrafya parçası bizden uzak diye yüreğiniz dağlanmıyorsa boşuna ağlayıp, sızlayıp da peygamber güzellemeleri yapmayınız lütfen. Allah’ın emridir deyip ona göre şekil alıp içini dolduramadığınız dini bize satmaya kalkmayınız lütfen.
Ucuza satılıyoruz
Marketlerde bilinçli bir şekilde kasa önlerine yarı fiyatına konulan ürünleri bilhassa deterjan, şampuan, temizlik malzemeleri gibi şeyleri alanları affedemiyorum. İki yıldır sabrettim sabrettim ama artık yeter diyor ve bağırarak çıkıyorum marketlerden. Kritik ürünler değil ki bu aldıklarınız. İlaç olsa mecbursun. Ama alt tarafı muadili de olan bir ürün. Ne diye bu kadar duyarsızlık, vurdumduymazlık. O fiyattan satılan ürün pandemi zamanında ekonomi kötü diye 3, 4 katına satıldı. Alışveriş yapanın cebinden çaldılar. Şimdi de ürünler ucuzladı diye alabiliyorsunuz. Sizinle dalga geçiyorlar. Ucuza ruhunuzu satıyorsunuz.
Devlet izin vermesin
Bunu diyemeyiz. Dünyanın içinde kapalı bir ülke olursun kendin pişir kendin ye dersin, dünya ile irtibatın olmaz, kendi yağınla kavrulursun o zaman devlete ahkam kesersin. Ama hem dünyaya açılmak istiyorsun hem dünyayı gezmek istiyorsun. Kolayca pasaport alıp vizeyi de Türklere versin istiyorsun ama lafı devlete ediyorsun. Oysa sivil olan sensin. Devlete baskı yapıp yönlendirecek olan sensin. O beğendiğiniz, ölüp, bittiğiniz batı böyle gelişti. Tabi sömürdükleri ayrı konu. Sen almayacaksın. Bu ürünler bugün girmedi bu ülkeye. O Siyonistlerle iş birliği yapan ilk olarak ülkeye adım attıranlara soracaksın hesabını. Devlet şu saatten sonra defol ülkemden diyemez. Devlet bu markaların Türkiye’de bir nedenle üretim lisanslarını iptal etse bu sefer de kalkıp ne diyeceksiniz? O kadar insan çalışıyor, aile ekmek yiyor devlet ne yapmaya çalışıyor diyeceksin. Yalan mı? Değil.
Sivil inisiyatif
O zaman yapılacak tek şey sivil inisiyatifin harekete geçmesi. Ama bunun için konfor alanınızdan çıkmanız lazım. Sadece tüketici miyiz? Yoksa üretip kullanıcı mıyız? Bu sorulara cevap bulmamız lazım. Bilinçli insanlar olmanın matematik problemini beş saniyede çözmek olmadığını anlayacak bir sisteme ihtiyacımız var. Kendi entelejansiyamızı ortaya çıkaracak reflekslerin doğması lazım. Bunun için de çok okuyan, araştıran ve doğru düşünme mantığı ile hareket eden insanlar olmamız lazım. Dogmatik inanışlardan uzak durmamız lazım. Sivil şahsiyetler olarak karşı olduğumuz şeylerin argümanlarını ortaya koyabilmemiz lazım. Boş sloganlar, ezberlenmiş kalıp cümleler değil. Yeniden düşünmek ve düşünce üretmek lazım. Aksi halde devlete bağımlı, asalak kalırız. Devlette bu mekanizmadan yararlanan bir döngünün içine girer. Değiştirecek olan bizleriz. Sivil inisiyatif demek illa bir dernek, vakıf çaltısı altına olmak demek değildir. Çünkü maalesef bugün bu kurumlar da lekelendi. Tek başına da mücadele edip çevrene örnek olabilirsin. Sosyal medyayı aktif kullanarak bir şeyi değiştirebilirsin. Ama yeter ki rahatını boz. Hiçbir şey yapamıyorsan kendini değiştirmek için uğraş.
Bedeli ödediler
Bugün bedeli ödeyenler aramızda değil. Hepsi milli mücadele döneminde şehit oldular. Kırk beş senedir de ülkemiz sınırlarını korumak için hala şehit oluyoruz. Bir bedel ödeyenler var bir de keyfini yapanlar var. Bugünden itibaren yeni bir ben için gereğini yap kardeşim. Ayağa kalk ve kendi kimliğinin kodlarına geri dön.
Mazlumların bayrağı
Ben bayrak olsam, mazlumların topraklarında vicdan olup dalgalanırdım. Ben toprak olsam, toprağa düşen tohumlara yurt olmak isterdim. Eğer kalp olsaydım masumların bedenlerinde kalp olup, gönül nedir dünyaya göstermek isterdim. Bir bayrak bir de insanlık var. O da benim bayrağım benim yurdum benim insanım benim toprağım. Orası Kızılelma orası masum bedenlerin kurşunlara, bombalara hedef olduğu topraklar. Neresi olursa olsun; dünyanın herhangi bir yerinde benim bayrağım, dalgalanır mazlumların üzerinde. Ey insanlık, ey ruh; sözler bayraklaşsa dalgalansa diye çırpınıyoruz. Sen de tut, sen de gel bir renk bir hilal bir yıldız ol. Bu bayrak senin bu bayrak hepimizin. Hepimizi bekler aynı akibet. Bayraklaşırsak ancak ebediyete kadar dalgalanır bu sancak. Her birimiz hak için yaşar hak için ölürüz. Bayrağı bayrak yapan, mazlumların üzerine kalkan gibi gerilen yüreklerdir.
Anadolu’dan Gazze’ye
Fiziken uzakta da olsa gönül coğrafyamızın bir parçası olan ve maalesef bize işkence niyetine izlettirilen katliamlara sahne olan bu kutlu beldenin adı Filistin. Neredeyse iki yıla yakındır olmadık, duyulmadık işkenceler, ölümler görüyor, avaz avaz çığlıklar duyuyoruz. Yapacak bir şeyler mutlaka var. İşte bu niyetle yola çıkan gönlü yanan bu grup söylenen sözler, atılan sloganlar havada asılı kalmasın eyleme dönüşsün diye Anadolu’dan Gazze’ye platformunu kurdular. Benim de bu platform bünyesinde Sultanbeyi ve Orhangazi’de konuşmak Filistin için içimi dökmek nasip oldu. İşte tam da burada başta memleketimizden başlayarak tüm dünyaya bu zulmün durması için elini taşın altına koyan bu güzide grubun bir araya gelme nedenlerini sizlerle kısaca paylaşmak........
© Yeni Birlik
