Kehf Suresi 23. Ayet ve Kur’an Metnindeki Mucize
Kur’an’ın Allah’ın Kitabı olduğunu görebilmek ve anlayabilmek için tek şart insan olmaktır. Kur’an’ı anladığı dilde okuyan her insan, onun bir insan tarafından yazılmadığını kolayca görebilir. Sadece Fatiha Suresi bile gerek üslubu gerekse muhtevası bakımından bir insan elinden çıkamayacak kadar farklı ve mükemmeldir.
Kur’an’ın Allah’ın Kitabı olduğunu kabul etmek ise insanların büyük çoğunluğuna ağır gelir. Zira insan dediğimiz varlık kibirli olmayı seçecek yapıdadır. Kur’an’ı Allah’ın Kitabı olarak kabul etmemesi onun Allah’ın Kitabı olduğunu görmemesinden değil, Allah’tan emir almak istemeyecek kadar kibirli olmasındandır. Kısacası zor olan Allah’ın Kitabını görmek değil, ona uymaktır. Allah’a ait bir Kitaba uymadığını söylemektense onu Allah’ın Kitabı saymamak içsel konfor gereği tercih edilen bir tutumdur.
Müslimler içinse Kur’an, kayıtsız şartsız teslim olunması gereken mucizelerle dolu bir kitaptır. Dolayısıyla bir müslimin Kur’an’da insanı aciz bırakan şeyler görmesi nefes kesici, ama kaynağı alemlerin Rabbi Allah olduğu için son derece olağan bir durumdur.
Kur’an Vahyi
Kur’an vahyi, risaletin başından itibaren Muhammed Aleyhisselam tarafından vahiy katiplerine yazdırılarak kayda geçirilmiştir. Bugün elimizde olan mushaf, her yönüyle vahiyle belirlenmiş ve bizzat Rabbimiz tarafından düzenlenmiştir. Zaten Allah’ın gönderdiği bir kitabın kayda geçirilmesi esnasında kitabın iç düzeni, ayet ve surelerin yer ve sıralaması, yazım şekli ve tekniği gibi konuların bir insanın tercihine bırakıldığı düşünülemez. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
ﻋَﺎﻟِﻢُ اﻟْﻐَﯿْﺐِ ﻓَﻼَ ﯾُﻈْﮭِﺮُ ﻋَٰﻠﻰ ﻏَﯿْﺒِﮫ۪ٓ اَﺣَﺪًاۙ اِ ﱠﻻ ﻣَﻦِ ارْﺗَٰﻀﻰ ﻣِﻦْ رَﺳُﻮلٍ ﻓَﺎِﻧﱠﮫُ ﯾَﺴْﻠُﻚُ ﻣِﻦْ ﺑَﯿْﻦِ ﯾَﺪَﯾْﮫِ وَﻣِﻦْ ﺧَﻠْﻔِﮫ۪ رَﺻَﺪًاۙ ﻟِﯿَﻌْﻠَﻢَ اَنْ ﻗَﺪْ اَﺑْﻠَﻐُﻮا رِﺳَﺎﻻَتِ رَﺑﱢﮭِﻢْ وَاَﺣَﺎطَ ﺑِﻤَﺎ ﻟَﺪَﯾْﮭِﻢْ وَاَﺣْٰﺼﻰ ﻛُ ﱠﻞ ﺷَﻲْءٍ ﻋَﺪَدًا
(O) Gaybı bilendir ve gaybını uygun gördüğü rasul dışında kimseye açmaz. Onun da önüne ve arkasına (melek) gözcüler yerleştirir ki (rasul) onların Rablerinin mesajlarını kendisine ulaştırdıklarını bilsin, (meleklerin) yanlarında olanı ihata etsin ve (ondaki) her şeyi adet olarak ihsâ etsin. (Cin 72/28)
Ayette geçen ihsâ ifadesi, Muhammed Aleyhisselam’ın vahiy içerisinde hiçbir şeye müdahil olamayacağını vurgulayan bir ifadedir. Ayrıca ihâta etmek de kuşatmak anlamındadır. Yani meleklerin getirdiği mesajları en küçük detayına kadar kavrayıp almıştır. Buna göre Muhammed Aleyhisselam, bir melek korteji ile korunmuş olarak indirilen risalet vahyini Rabbimizin belirlediği şekilde almıştır. Dolayısıyla böylesine detaylı bir şekilde aldığı vahyi farklı biçimde kayda geçirmiş olması düşünülemez.
ﺳَﻨُﻘْﺮِﺋُﻚَ ﻓَﻼَ ﺗَﻨْٰﺴﻰۙ
Sana kıraat edeceğiz, sen unutmayacaksın. (A’lâ 87/6)
Muhammed Aleyhisselam kendisine kıraat edilen vahyi unutmayacaktır. Bu da vahiy katiplerine yazdırdığı metnin her şeyiyle Allah’a ait olduğunu gösterir. Nitekim kendisinin unutmayacağını bildiren, sanki sadece kendisine verilen bir bilgi gibi görünen bu ayeti bile aynen kayda geçirmiştir.
Muhammed Aleyhisselamın vahyi aynen bugün elimizde bulunan mushaftaki şekliyle kayda geçirdiğini görebileceğimiz bir çok Kur’an mucizesi mevcuttur. Bunlardan biri ve belki de en az bilinen ve fark edileni de Kehf Suresi 23. ayette bulunmaktadır.
Kehf Suresi 23. Ayet ve Şey Kelimesi
Türkçemize de aynen geçmiş olan “şey” kelimesi ﺷﯿﺄ kök harflerinden türemiş Arapça bir kelimedir. ﺷﯿﺄ kökünden kelimeler Kur’anda 519 kez yer karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan 236 tanesi fiildir. Geriye kalan 283 adedi ise “şey – ﺷﻲء” şeklinde isimdir ve bu kökün Kur’an’da geçen tek mastarı da budur.
Şey kelimesi Arapça’da da dilimizde olduğu gibi ister bir düşünce ve tasavvur olarak, isterse bir olay veya gerçeklik olarak varlık sahnesine çıkmış olan olgular için kullanılır. Biz insanlar için henüz şey olmamış, yani ne gerçeklik olarak ne hayatta ne de tasavvur olarak zihinlerde var olmayan bir olgu için bilgiden bahsedilmezken gaybı bilen Allah için bizim bilmediğimiz olgular da “şey” olabilir. Bu sebeple Allah her “şey”i bilir:
ھُﻮَ اﻟﱠﺬِي ﺧَﻠَﻖَ ﻟَﻜُﻢ ﱠﻣﺎ ﻓِﻲ اﻷَْرْضِ ﺟَﻤِﯿﻌًﺎ ﺛُ ﱠﻢ اﺳْﺘَﻮَٰى إِﻟَﻰ اﻟ ﱠﺴﻤَﺎءِ ﻓَﺴَ ﱠﻮاھُ ﱠﻦ ﺳَﺒْﻊَ ﺳَﻤَﺎوَاتٍ ۚ وَھُﻮَ ﺑِﻜُ ﱢﻞ ﺷَﻲْءٍ ﻋَﻠِﯿﻢٌ
Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur ve O her şeyi bilir. (Bakara 2/29)
Henüz varlık sahnesine çıkmamış insanın “şey” olarak anılmadığı da ayetlerle sabittir:
ھَﻞْ........
© Mir'at Haber
