Yüreği Filistin İçin Atan Bir Anne, Gülsüm Süslü…
Onu 27 yıl önce başörtüsü zulmünün başladığı 28 Şubat sürecinde, heyecanlı ve gayretli imam hatipli bir kız olarak tanıdım.
Genelde dindarların özelde başörtülülerin, sakal bırakanların ve dini kıyafet giyenlerin okullarından atıldığı, hastanelere alınmadığı, askeriyeden ve birçok resmi kurumdan içeri giremediği günlerdi. Bu zulme karşı çıkanlar coplanıyor, kafaları kırılıyor, gözaltına alınıyor, hapse atılıyor, karakollarda işkence görüyor, sadece memuriyetten değil özel sektördeki işlerinden ihraç ediliyordu. Bilim ve özgürlüğün yuvası olan üniversitelerin çağdaş rektörleri "ordu göreve" pankartları eşliğinde darbe çağrısı yapıyordu. Öğretmen sendikaları ve özgür basının özgür mensupları "kahrolsun şeriat ya sev ya terk et, kahrolsun…" sloganları atıyordu. Askerler; öğretmenlere, hâkim ve savcılara brifingler ve talimatlar yağdırıyordu.
Konuyu uzatmayalım. Bu zulme bir avuç insan karşı çıkıyordu. Biz de Mazlum Der adlı hukuk derneği aracılığıyla, hakları gasp edilen öğrencilere ve diğer insanlara destek olmaya çalışıyorduk. Etrafımızda bir avuç insan vardı. Bunlardan biri de imam hatip lisesine giden genç Gülsüm Süslü'ydü.
Eylem yapılacaksa Gülsüm Süslü oradaydı. Basın açıklaması yapılacaksa oradaydı. Öğrenciler organize edilip tiyatro oynanacaksa Gülsüm Süslü yine oradaydı. Bilgisayarın kullanılmadığı, insanların kalemlerle afiş hazırladığı zamanda, afiş hazırlanması gerekiyorsa Gülsüm Süslü hazırlıyordu. Polisler, başörtüsü eylemcilerini coplamasın ve gözaltına almasın diye tam yaklaştıkları sırada İstiklal Marşı okuyalım önerisini getiren yine oydu.
Ülke içinde haksızlığa karşı birlik ve dayanışmayı sağlamak amacıyla........
© İslami Analiz
