menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anam, Anam… Elleri Benli Anam… 

8 0
11.05.2025

Gece çöktü mü, hatıralar çıkar gizlendiği yerden.

Bir taş duvarın dibine oturur, anamın ellerine dolar gözlerim…

Şeb-inin koynuna düşen sessizlikte usulca açıldı kapı. Ay ışığı, toprak damlı evin içine ürkekçe süzüldü. Rüyamda yine anamı görüyordum; uyanınca bile silinmeyen bir sıcaklıkla… Elinde bakır bir sini, başında al yazması. Ocakta kaynayan taş çorbanın buğusuna karışmıştı sesi; kendi içine kıvrılmış bir köz gibi…ne tam yanar, ne de tam sönerdi. Usul usul içime çökerdi. Hüzünlüydü, kırılgandı, sıcaktı benim anam…

Çocukluğumun bütün hâresi o sesin içinde saklıydı sanki. Ve ardından, dertnâk bir türkü dökülürdü bağrından:

Yavru yavru huma kuşu yükseklerden seslenir

Oğul yar koynunda bir çift suna beslenir, beslenir” sanki kalbimin iki kuytusunda büyüyen iki ince sızı gibiydi.

Biri hasret, biri minnet.

İkisinin arasında anamın şefkatiyle ısınan bir çocuk: bendim.

Yavru yavru sen ağlama kara gözler ıslanır
Oğul ben ağlim ki belki gönül uslanır, uslanır”
… kaval sesi gibi içime sızdı sözleri.

Bazen düşünüyorum da, anam beni doğurmakla ne büyük bir cüret etti acaba?
Cahit Sıtkı’nın dizeleri gibi düşüyor içime sorular:

“Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?”

Bir yitik ezgiydim belki, notalarımı dizdi ninnileriyle, göğsünde bir dua gibi taşıdı beni. Her sancıyla biraz daha çoğaldı, her nefeste biraz daha eksildi, sessizce.

Sonra ne mi oldu?

Bir kere doğurmuştu bebesini… Sonra büyüttü beni, büyütürken yavaş yavaş kendi küçüldü. Saçlarındaki siyahlar aklara teslim........

© İnsaniyet