menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ardanuçlu Yakup’tan Ermeni Süren’e

8 0
20.08.2025

Savaşlar, seferberlikler, toplu göçler, elbette ki acı hikayelerle doludur. Ama bu gibi sosyal olaylar Anadolu halkını doğudan batıya, batıdan doğuya doğru birbirine karıştırıp harmanlamış, adeta bir potada eritmiştir. Özellikle Batum, Ardahan ve Kars muhacirlerinin başlarına gelenler derlenip toparlansa sinema filmlerine, romanlara konu olacak malzemelerle doludur

Her yaz tatilinde olduğu gibi bu yılda Paris’te yaşayan Ardanuçlu Timuçin Ağabey köyüne geldi. Timuçin Ağabey mütedeyyin, sözü sohbeti düzgün bir adamdır. Bu yıl da yine bir sohbet esnasında; 1914 -1915 kışındaki Artvin muhacirliğinden söz açılınca, Timuçin Ağabey tanık olduğu yürek burkan bu hazin muhacirlik hikayelerinden birini bizimle paylaştı: Fransa’ya işçi olarak gitmiştim. Sanıyorum 1971 veya 1972 yılı olmalı. Vesikalık resim çektirmek için Paris’ te bir fotoğraf stüdyosuna girdim. Çıkarken fotoğrafçı bana Türkçe olarak “Türk müsün?” dedi. Türk olduğumu söyleyince bana oturmamı söyledi. Ben de oturdum. “Türkiye’nin neresindensin?”, dedi. Artvin ‘den, dedim. Heyecanla “Artvin’in neresindensin?”, dedi. Ardanuç’tanım, dedim.70-75 yaşlarındaki fotoğrafçının gözleri iyice açıldı ve heyecanla tekrar sordu:” Ardanuç’un hangi köyündensin?” Varthel, dedim. Bana dedi ki “sen Sahre köyünü bilir misin?” Bilmem mi bizim komşu köy, dedim. İhtiyar fotoğrafçı koluma yapıştı. Adeta beni esir almıştı.” Ben Sahreliyim, benim adım Süren”, dedi. “Sen nerde çalışıyorsun? Bu stüdyoyu unutma. Buraya her zaman gelmeni istiyorum,” dedi. Ben de oradan ayrıldım. Birkaç gün sonra fotoğrafları almak için tekrar stüdyoya gittiğimde Süren sevinçle boynuma sarıldı. Fotoğrafları aldım, çıkarken “Hafta sonu seni evime götüreceğim mutlaka bekliyorum” dedi.

Hafta sonu Süren ile aynı yerde buluştuktan sonra beni alıp evine götürdü. Evde kimse yoktu. Karısı da evde değildi. Açıkçası biraz tedirgin oldum. Ama o ihtiyar, ben ise gençtim. Korkacak bir şey yoktu. Ben de sabırsızlıkla Süren’in anlatacaklarını merak ediyordum.

Süren dedi ki “Paris’te senden önce onlarca Türk işçisiyle görüştüm. Şereflikoçhisarlı iki kişi vardı, onlara para verdim. Ardanuç Varthel’de benim ailem yaşıyor. Onlara gidin bana haber getirin, dedim. Onlar bulamadılar, ya da gidip bakmalar. Sen Ardanuçlusun belki ailemden sen haber getirirsin”, dedi. Dedim ki Sahre’ de ben hemen herkesi tanırım. Sen bana akrabalarının adlarını söyle!… Dedi ki “babamın adı Rıza, annemin adı İnci, benden küçük kardeşim vardı, adı Pehlül.” Sonra köydeki evlerinin yerini tarif etti: “Evin önünden su arkı geçiyordu, evimizin bitişiğinde büyük bir ıhlamur ağacı vardı…” Dedim ki Pehlül Sahre’de halen yaşıyor. Süren sevinçle tekrar boğazıma sarıldı. “Gerçekten mi” dedi. Evet, dedim. Biz ona köyde Bodur Pehlül, deriz.

Sonra ben Süren’e sormaya başladım. Sen Ermenisin,........

© İnsaniyet