menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay Zekânın Fırçasından Doğan Sanat: Eser Sahibi Kim?

11 2
03.10.2025

Geçenlerde bir dostum, "güneşin batmakta olduğu bir İstanbul siluetini Van Gogh tarzında çiz" komutunu yapay zekâya verdi. Saniyeler içinde ortaya çıkan dijital tablo, bir sanat galerisinin duvarında sergilense kimsenin yadırgamayacağı kadar etkileyiciydi. Bu anlık büyülenmenin ardından aklıma bir hukukçu olarak şu kaçınılmaz soru takıldı: Bu eserin sahibi kim? Komutu veren dostum mu, bu komutu işleyip tabloyu yaratan yazılım mı, yoksa o yazılımı geliştiren teknoloji şirketi mi?

Düne kadar bilim kurgu filmlerinin konusu olan üretken yapay zekâ, bugün sanatçılardan mimarlara, yazarlardan reklamcılara kadar tüm yaratıcı endüstrileri kökünden sarsıyor. Bu teknolojik devrimin yarattığı hayranlığın hemen arkasında ise hukuk sistemimizi zorlayan devasa bir bilmece duruyor.

Telif Hukukunun Sarsılan Temelleri: “Hususiyet” Nerede?

Hukuk sistemimizin önemli yeri olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK), bir eseri koruma altına alabilmek için onun "sahibinin hususiyetini taşıması" gerektiğini söyler. Bu "hususiyet", eseri yaratan insanın zihinsel çabasını, yaratıcı dokunuşunu, kendine özgü üslubunu ifade eder. Kanun koyucunun 1951 yılında bu tanımı yaparken aklında, tuvalin başında saatlerini geçiren bir ressam, daktilosuyla sabahlara kadar yazan bir romancı vardı. Şüphesiz ki, kodlardan oluşan bir "bilincin" saniyeler içinde sanat üretebileceğini hayal etmemişti.

Bugün yapay zekâ, bilinçli bir yaratım sürecinden ziyade, öğrendiği milyarlarca veriden yola çıkarak olasılıksal desenler oluşturan bir algoritmadır. Bir ruha, bir üsluba veya FSEK'in aradığı anlamda bir "hususiyete" sahip değildir. Bu durumda sahiplik için sahneye üç ana aday çıkıyor:

1. Kullanıcı (Prompt........

© Hukuki Haber