menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kadınların Kalemiyle Dünya

20 0
14.09.2025

Gazetelerin tarihine bakın; çoğu zaman manşetleri erkekler yazmıştır. Tarih kitaplarını çevirin; çoğunlukla erkeklerin kalemiyle yazılmış zaferler, savaşlar ve iktidar öyküleriyle karşılaşırsınız. Satır aralarında, dipnotlarda, görmezden gelinen sayfalarda bambaşka bir ses gizlidir: Kadınların kalemi. Bu kalem, çoğu zaman tarihin resmi anlatısına sığmaz; çünkü daha derin, daha insani, daha vicdanlıdır.

Virginia Woolf, bir yazarın üretmesi için “kendine ait bir oda”ya gereksinimi olduğunu söylerken aslında özgürlüğün temelini betimler. Halide Edib, Adıvar Anadolu’nun işgal yıllarında yalnızca romanlar değil, bir milletin vicdanını da yazıyordu. Simone de Beauvoir’ın kalemi, kadınların yalnızca edebiyatın değil, toplumun da öznesi olduğunu dünyaya haykırıyordu. Tezer Özlü ise “Yaşamın Ucuna Yolculuk” kitabında yalnızlığını, kırılganlığını ve isyanını evrensel bir çığlığa dönüştürüyordu.

Kadınların kalemi, sadece yazı üretmedi; aynı zamanda direniş oldu. Bir silah kadar güçlü, bir sığınak kadar sıcak, bir çığlık kadar yankılıydı. Sevgi Soysal, “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” romanıyla Türkiye’nin çelişkilerini, kadınların varoluş sancılarını dile getirirken aslında toplumun aynasını tutuyordu. Gülten Akın’ın “Benim acım acıların beyidir /Canıma bir doru kısrakla gelir/Öfkeyi sabırda eritir/Umut yer/Suyunu gözümden içer bir zaman/Dağlar of........

© Gazete Pencere