menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Helal Kapitalizm!...

10 0
12.09.2025

Bugün itibariyle dünyanın bütün kaynaklarını kendi kontrolü altına almayı başaran kapitalist sistem, Max Weber’in de dediği gibi, aslında varlığını “protestan ahlakına” borçludur…

Protestanlık ise; 16. Yüzyılda Avrupa’da kiliseye karşı gerçekleştirilen reform hareketlerinin sonucunda ortaya çıkmış olan reaksiyoner bir Hristiyanlık mezhebidir…

Katolik ve Ortodoks inançlardan farklı olarak, “Kitab-ı Mukaddes” dışındaki dini kaynakları tümüyle reddeden bu yeni mezhep, akabinde “rasyonalizm” fikrini olgunlaştırmış; insanları aklın ve bilimin öncülüğünde kurulacak “yeni uygarlığa” götüren bütün yolların kapısını da açmıştır…

Kapitalizm, Protestanlıktan aldığı bu icazetle, 18. yüzyıla kadar “toprak, emek ve para” üçgeninde “merkantilist” bir ruhla büyümüştür…

Çizdiği “milli sermaye” çizgisiyle Avrupa’da çok sayıda “ulus devletin” kurulmasını sağlamıştır…

Asıl hünerini de Sanayi Devriminden sonra göstermiş; tabiri caizse iyice keskinleştirdiği “canavar dişleri” sayesinde bilahare kendini “vahşi kapitalizm” denilen bir yaratığa dönüştürmüştür…

Teknolojide ve endüstrideki gelişmeler tek başına yeni bir medeniyet inşa edemez!...

Protestan dünyanın son çağda Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da inşa ettiği bu öncü uygarlık, hem tarım ve sanayi teknolojisindeki gelişmeler hem de bu gelişmeleri destekleyen “ahlaki tutum” sayesinde kurulabilmiştir…

Günümüzde Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya gibi Asya ülkeleri endüstriyel anlamda “protestan” coğrafyadan kesinlikle geri değildir…

Ama “modernlik” ya da “postmodernlik” terimleriyle anlatmaya çalıştığımız batı medeniyetinin sosyal anlamda ulaştığı noktanın çok çok gerisinde kalmışlardır…

Çünkü, “tinsel” ya da “düşünsel” açıdan batı ülkeleriyle paralel bir dönüşüm geçirmemişlerdir…

Bize gelince…

Biz; “egemenliği millete........

© Eurovizyon