Yapay zekâyı kim sınırlayacak?
Bir insanın hayatını sona erdirme kararında “soğuk bir algoritmanın” parmağı olabilir mi? ABD’de son zamanlarda ergenlerin yapay zekâ tabanlı sohbet botlarıyla girdikleri karanlık konuşmalardan sonra intihar ettikleri vakalar tam da bu soruyu önümüze koyuyor. Bu çocukların ergenlik çağında olmalarından sebep bilişsel ve psikolojik olarak zihinlerindeki gayet olağan, olası kırılganlığa, karmaşaya ve sorgulamalara eşlik eden, duygudan, empatiden ve tüm insani meziyetlerden yoksun bir teknik yazılımın verdiği cevaplar, onları adım adım geri dönülmez bir uçuruma sürüklemiş görünüyor.
Burada mesele, tekil bir “teknoloji kazası” değil; bana göre çok daha derin bir etik çatlakla karşı karşıyayız. Çünkü yapay zekâ, günümüzde piyasaya entegre olmuş hâlleriyle yalnızca bilgi üretmiyor, aynı zamanda duygularımızı, düşüncelerimizi, hatta hayata bakışımızı şekillendiren bir “manipülasyon aracı”na dönüşüyor. Özellikle medya ve sosyal platformlarda, algoritmaların “ne görmemiz gerektiğine” karar verdiği bir çağda yaşıyoruz. Bu kararların arkasında ise yalnızca insan aklı değil, ticari kaygılarla, taraflı ve kâr odaklı optimize edilmiş kodlar var.
Bugün haber akışlarımız, sosyal medya önerileri, hatta herhangi bir sanal uygulama kanalı üzerinden yürüttüğümüz gündelik sohbetlerimiz bile bu yapay filtrelerden geçiyor ve toplanan veriler analiz edilip bizlere birtakım algoritmalarla “ihtiyaç”, “gereklilik” diye sunulan türlü çeşit metalara dönüştürülüp bir “tesadüf”müşçesine karşımıza çıkartılıyor. Sonuç? İnsanlığın bilgiyle ve çevresiyle kurduğu ilişki giderek daha........
© Anayurt
