Ortak olmak istemediğimiz suç işte buydu!
7 Haziran 2025 seçimlerinde halk desteğini kaybeden AKP, iktidarını koruyabilmek için önce çözüm masasını devirdi; sonra da Suruç’ta, Ankara Garı’nda gerçekleşen katliamlar ve insan hakları ihlallerine ilişkin haberler ardı ardına gelmeye başladı. Yaratılan kaos ortamında hukuk işlemez hale gelirken, süresiz sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve sivil ölümleri hızla artmaya başladı. İşte o süreçte -içinde benim de yer aldığım- 2 bin 200’ü aşkın akademisyen “Bu Suça Ortak Olmayacağız!” bildirisini yayımladı.
Bildiri ile “demokrasi, insan hakları yok sayılarak gerçekleştirilen hukuksuzlukların sadece bir bölgeyle ve yalnızca Kürt halkıyla sınırlı kalmayacağı, bunun, halkların tümünün karşı karşıya kalacağı hukuksuzluğun egemen olduğu bir rejime kapı aralayacağı konusunda toplumu uyarmak” amaçlanıyordu. Bildirinin yayımlanmasının hemen ardından devletin en üst makamından suç örgütü liderlerine kadar birçok kesimden imzacılara yönelik hakaretler, tehditler savruldu. Bazı illerde imzacı akademisyenler, evleri basılarak, gözaltına alındı. Dört akademisyen tutuklandı. 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle ilan edilen OHAL sonrasında ise üniversitelerde Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı tasfiyesi başladı.
İlk olarak 1 Eylül 2016’da çıkartılan, daha sonra arkası gelen KHK’larla 406 akademisyen ihraç edilirken, işten çıkarma, istifaya ve emekliliğe zorlama gibi yollarla toplam 549 akademisyen üniversitelerden tasfiye edilmiş oldu. Anayasa Mahkemesi’nin bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu yönünde karar vermesine rağmen idare mahkemelerinin ve Danıştay’ın verdiği olumsuz kararlar nedeniyle ihraç edilen akademisyenlerin çok önemli bir kısmı halen üniversiteye dönemedi.
Siyasi iktidarın hukuk tanımaz uygulamalarına karşı önce insan, sonra yurttaş ve akademisyen olma sorumluluğu ile devleti yönetenleri ve toplumu uyarma görevini yerine getirenlerin sırf bu nedenle karşı karşıya kaldığı hukuksuzluklar 10 yıla yakın........
© Yeni Yaşam
