menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Açık cezaevinde üç gece

13 0
09.06.2025

Hakkımda açılan 63 soruşturmadan, davaya dönüşen ve sonra da ceza verilen dosyalarımdan biri Yargıtay’da onaylanınca, 1 yıl 10 ay kadar bir hapis cezası ile yüz yüze geldim. Hapis cezası iki yıldan az olduğu için açık cezaevine girmem gerekti…

Hüseyin Aykol

Bir pazartesi sabahı Ankara Açık Cezaevi’ne eşim ve avukat arkadaşım ile birlikte gittik. Saat 09:00. Bize avukat arkadaşların ve hatta benim bu cezaevine girmemi salık veren ve dahası bu konuda gerekli olan evrakı hazırlatıp, kendisi de imzalayarak resmi hale getiren savcıya göre, buraya bu şekilde sabahtan gelirsek, ‘girdi-çıktı’ işlemlerim öğleden sonraya tamamlanacak ve akşam yine evimde olacağım!

İsterseniz filmi biraz geriye alayım ve şu ‘girdi-çıktı’ olayını anlatayım:

Hakkımda açılan 63 soruşturmadan, davaya dönüşen ve sonra da ceza verilen dosyalarımdan biri önceki ay Yargıtay’da da onaylanınca, 1 yıl 10 ay kadar bir hapis cezası ile yüz yüze geldim. Hapis cezası iki yıldan az olduğu için kapalı bir cezaevine değil, açık cezaevine girmem gerekiyor.

Dahası iki yıldan az olan hapis cezası, ‘yatarı yok’ denilen cezalardan. Yani bir açık cezaevine gireceğim ve en kısa sürede oradan “Denetimli Serbestlik” (DS) statüsüne ayrılacağım. Aranızdan DS de ne, diyenler olmuştur mutlaka. Aceleye gerek yok. Hepsini sırayla anlatacağım:)

Cezaevinin girişi, bir salon ve bir odadan oluşan minik bir bina. Eşimle vedalaşıyoruz; çünkü o dışarıda kaldı. Avukatımla girdik ve giriş kağıtlarını dolduruyoruz. Pek çok soru yanıtlanıyor ve kimi formlar imzalanıyor. Üstümdeki paranın 500 lirası bana verildi; üstü idarede durmak üzere benden alındı. (Hükümlünün yanına para verilmesi, açık cezaevinin kapalı cezaevinden ilk farkı, güzel-olumlu sayılır gerçekten)

Sonra beni içinde birkaç çamaşır ve diş fırçası-macunu bulunan poşetimle birlikte bir başka odaya alıyorlar. Arama yapılacak. Kayıttaki memurlar sivildi, belki de içerideki hükümlülerdendi ama burada ilk gardiyanla karşılaşıyorum. Cezaevine giriş modu başladı.

Poşetimden epeyce şey geride bırakıyor yasak diye. Sonra arama faslı başlıyor. Ayakkabılarımı çıkarmam isteniyor. Çıkarıyorum ama kasılıyorum, sonra da çıplak arama başlayacak, diye. Neyse ki, böylesi bir insanlık dışı muameleye maruz kalmıyor ve rahatlıyorum.

Ancak cezaevine giriş stresi artık yükseliyor; çünkü biraz sonra benimle aynı dakikalarda ‘teslim’ olan üç-dört hükümlü ile ‘kapıaltından’ cezaevi binasının bulunduğu yere doğru tek sıra halinde yürütülüyoruz.

Cezaevi binası, üç katlı. Giriş katında, idareye ait odalar bulunuyor. İkinci ve üçüncü katlarda hükümlüler kalıyor. Odaların kimisi 20 kişilik, kimisi 6 kişilik. Belki hepsi aynı büyüklüktedir ama ranza konuldukça nüfus artmıştır. Mesela benim kaldığım oda 22 kişilikti. Pencerelerde demir parmaklık yok.

Ana binanın çevresinde yemekhane, hamam ve ardiye gibi ek binalar var. Dahası onların da çevresinde dışarıdan gelenlerin ulaşımına da açık iş yurtları var: Tamirhane, matbaa, mobilya atölyesi, çiçek tarhları…

Açık cezaevlerinin asıl işlevi, nedeni aslında söz konusu iş yurtları-atölyeleri…

Aslında son birkaç yılı kalan mahpusların çalışarak, meslek öğrenerek dışarıya hazırlık yapmaları açısından ilk bakışta olumlu bir yöntem; ancak sabahtan akşama çalıştırılan kişilere verilen maaş sadece 4 bin lira. Büyük ama çok büyük bir emek sömürüsü söz konusu.

İlk gün

Benim ‘yatarı olmayan’ hapis cezamı Yargıtay onaylayınca, kararını bana cezayı veren ilk derece mahkemesine gönderiyor. O mahkeme de cezamın onaylandığını, bu yüzden 10 gün içinde ilgili savcılığa başvurmamı istiyor. Ben süresi içinde ilgili savcılığa başvurunca, savcının hazırlattığı bir sevk yazısıyla 10 gün içinde Ankara Açık Cezaevi’ne ‘teslim’ olmamı belirten bir yazı alıyorum. Hem de fotom var üstünde.

Savcı diyor ki; “Şanslısınız, başka açık cezaevlerinde değil ama burada her gün ‘İdare ve Gözlem Kurulu’ toplanıyor. Hemen DS’ye ayrılacaksınız. Cezaevine teslim olduğunuz, UYAP’a hemen düşüyor. Ben sizin ‘Müddetname’nizi hazırlayıp, göndereceğim. Kurul da sizi hemen DS’ye ayırıp, tahliye edecek.”

Bu söz üzerine, ben sabahleyin ‘teslim’........

© Yeni Yaşam