Cemaatler ve fırkalar
Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde müminlerin birlik ve beraberlik içinde olmaları sıklıkla tavsiye edildiği gibi cemaatle namaz, cuma namazı ve hac gibi ibadetlerde müminlerin bilfiil bir araya gelmeleri sağlanmıştır. Öte yandan, müminlerin fırkalara ayrılıp bölünmemeleri hususunda uyarılar içeren pek çok âyet-i kerime ve hadis-i şerif bulunmaktadır. Kısaca, Hikmetli Kitab’ın ve Kutlu Elçi’nin, müminleri ‘fırkalaşmadan cemaatleşmeye’ teşvik ettiğini söyleyebiliriz.
Resûl-i Ekrem (sav) hayatta iken Müslümanlar tek bir cemaat idiler; Efendimiz (sav) de o cemaatin lideriydi. Onun vefatından sonra, siyasî birlik halifeler vasıtasıyla, inanç ve düşünce birliği ise âlimler aracılığıyla sağlanmaya çalışıldı. Ancak bir-iki asır içinde pek çok Müslüman devlet ve dinî mezhep ortaya çıktı. Bu devletler ve mezhepler içinde, Müslümanların genel bütünlüğünü bozmamaya dikkat edenler olduğu gibi adeta Müslümanların birliğini bozmak için kurulmuş gibi görünen devlet ve mezheplerin de tarih sahnesinde yer aldığı bir gerçektir.
Önceki yazılarımızda da vurguladığımız gibi, dindar insanların, kelimenin en yalın anlamıyla ‘dindar insanların oluşturduğu yeknesak topluluk’ manasında, dinî cemaatler oluşturmaları hem dinî hem de sosyolojik bir zorunluluktur. Ancak dinî cemaat oluşumları bazen, hatta belki de çoğunlukla dindar insanları bir araya getiren, toplayan, toparlayan ve birleştiren yapılar olmaktan öte bölen, parçalayan, ayrılık tohumları eken ‘fırka’lara dönüşmektedir. İşte bu ve sonraki yazımızda, ‘cemaat’ ile ‘fırka’ arasındaki farkları ve fırkalaşmanın sebeplerini ele almaya çalışacağız.
Cemaat ve fırka arasındaki farklara işaret etmeden önce şu tespitleri yapmakta fayda var:
. Mutlak kemâl, Cenâb-ı Hakk’a mahsustur. İnsanlardan oluşan bir yapıda kusursuzluk beklenemez. Asr-ı saadette Efendimiz’in (sav) liderliğini yaptığı bir cemaatte dahi pek çok sorunlar meydana gelmiştir. Hatta o cemaatin ilke ve öğretilerini benimsemediği hâlde menfaat icabı o cemaate sızmaya çalışan pek çok münafık olmuştur. Dolayısıyla cemaatlerde kusursuzluk aramak veya bazı sorunlar ortaya çıktığında hemen onun aleyhinde olmak ve ortadan kaldırılmasını istemek doğru değildir. Mümkün mertebe müspet eleştiri yoluyla sorunlara temas........
© Yeni Şafak
