Sıdk: Yalansız bir hayat
Sözün doğruluğu değil, etkileyiciliği makbul sayılıyor. Lâkin bu yozlaşma, sadece ferdlerin değil, toplumların da çöküşüne zemin hazırlıyor. Çünkü İslamiyet’in özü sıdktır, yani doğruluktur. Ve imanın da en ayırt edici vasfı yine sıdkla yoğrulmuştur.
Bediüzzaman Said Nursî, hayatı boyunca sıdkı hem bir prensip, hem de bir inanç manifestosu olarak savunmuştur. “Bütün hayatımdaki tahkikatımla[...] sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır” diyerek bu temel değerin sadece şahsî değil, sosyal bir dayanak olduğunu vurgular.
Sıdkı hayatının mihveri yapan Peygamber Efendimiz’in (asm) en bilinen vasfı neydi? "Muhammedü’l-Emîn" değil miydi? Onu beşerin en yücesine çıkaran sıdk değil miydi? Öyleyse neden bizler yalana kolayca sığınıyor, menfaatimiz uğruna hakikatten sapıyoruz?
Bediüzzaman yalancılığı sadece........
© Yeni Asya
