Risale-i Nur Suriye’de…
Bu yalnız Suriye’nin geleceğini ilgilendiren bir müjde değil, İslâm âleminin geleceğine dair tutuşturulmuş bir ümit ateşidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin 1911’de Emeviye’de imanla aşıladığı ümit, sıdk, muhabbet, uhuvvet, hürriyet ve hamiyet tohumlarının sümbüllenmesidir.
Bu bir süreçtir, gün yavaş yavaş ağaracaktır. Bediüzzaman’ın Şam Hutbesi’ni irad edişinin yüzüncü yılında, Risale-i Nur Enstitüsü olarak “İslâm Dünyasının Gelecek Tasavvuru: Hutbe-i Şamiye” başlıklı kongre için biz de Şam’daydık.
Arap Baharı’nın İslâm âlemini çetin bir kışa döndürdüğü, Suriye’nin için için kaynadığı günlerdi. Altmış akademisyen ve Türkiye’den gelen yüzlerce kişiyle Şam’da düzenlediğimiz kongre, bir “gelecek manifestosu”ydu âdeta. O günlerde Suriye sokaklarında hissettiğimiz uhuvvet ve muhabbet esintilerinin sağlam bir barış iklimini doğuracağının habercisi gibiydi. İslâm âlemi, kendi hükümranlığından başka bir şey düşünmeyen dalkavuk müstebitlerin elinde hürriyetin büyüleyici güzelliğini unutmuş, yalancılığın, riyakârlığın, menfaat-i şahsiyeciliğin pençesinde kıvranıyordu ya! Üzerimize çöktürülen kara bulutlara inat, ayaklarımıza vurulan prangaları kırmak istercesine Süleymaniye Külliyesi’nde ellerimizi semaya açtık, Emeviye’de alnımızı secdeye sürdük, Hamidiye’de Şamlı kardeşlerimizle kucaklaştık ve kongrenin Risale-i Nur’dan süzülen hakikatli müjdelerini haykırdık.
İslâm âlemini orta çağ karanlığında bırakan hastalıkları........
© Yeni Asya
