Epistemolojik çöküş
Bunun temel hak ve hürriyetleri baskılanması endişesinden ekonomik sebeplere kadar çok yönlü sebepleri var. Bununla birlikte sadece refah düzeyinin artmasıyla mutluluğun –belki başla bir ifadeyle iç huzurun- kesin olarak sağlanamadığını da gösteren başka araştırmalar, insanlığı gerçek manada huzursuz eden meselenin varlığın anlamıyla ilgili cevapsız kalan soruların doğurduğu manevî buhranlar olduğunu gösteriyor. Bediüzzaman’ın geçtiğimiz asırda dikkat çektiği, bugün tüm insanlığı kasıp kavuran manevî buhranlar…
Bu, aydınlanma olarak bilinen karanlık çöküşün hikâyesi. Son birkaç yüzyıldır, inkâr-ı uluhiyet fikrine yaslanan ve gücünü bilimsel gelişmelerden alan ideolojik yaklaşımların istilasına uğrayan insan ruhu, kendi varlığının özünü unutmuş, yaradılış gayesini yitirmiş durumda ve büyük bir boşluğun eşiğinde. Bu artık bütün insanlığı tehdit eder boyutlarda. Herkes berbat nesillerle ve kötü bir akıbetle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. Hiçbir ahlâkî değere sahip olmayan, hiçbir kurala uymak istemeyen, sadece kendi menfaatleri ve zevkleri doğrultusunda hayatını şekillendirmek isteyen, “hayatın her çeşit lezzetini tatmak ve tattırmak isteyen” anlayışların boyunduruğunda, heva ve heveslerinin köleliğine soyunmuş nesiller… Ne sosyal projeler, ne değişen........
© Yeni Asya
