Muhyiddin Arabi’den Fahreddin Razi’ye mektup
Muhyiddin Arabi’den Fahreddin Razi’ye mektup
Latif Erdoğan
Allah’a iman ile Allah’ın Allah olduğuna iman arasındaki fark, tefekküre dayalı burhani iman ile tecrübeye dayalı irfani iman arasındaki farktır. Birincisi akli delillerle, afaki ve enfüsi okumalarla elde edilir; ikincisi ise çile, halvet, riyazat, mücahede gibi tasavvufi tecrübelerle yaşanır. Birincisinde ilim, ikincisinde ise keşif ve şuhud esastır.
Her iki iman da tahkiki imandır. Zaten taklidi imanın bu mizanda yeri yoktur. Biri ilmel yakin diğeri ise aynel yakin imanı anlatır.
Kelam ilminin konu edindiği iman burhani imandır ve en son menzili de ilmel yakindir. Tasavvuf yoluyla elde edilen iman ise tecrübidir; ve onun son menzili de aynel yakindir.
Kur’an, bize bu her iki imanı da öğretir. Fakat dersini üçüncü bir merhaleye daha taşır. O da mutlak imandır ve hakkalyakin imana tekabül eder. Bu imana ancak gayb yoluyla ulaşılır. Gayb da vahiy yoluyla öğretilir.
Sözü, ünlü mutasavvıf Muhyiddin Arabi’nin, büyük müfessir ve kelamcı Fahreddin Razi’ye yazdığı mektuba getirmek niyetindeyim.
Muhyiddin Arabi söz konusu uzun, özlü ve derin muhtevalı mektubun bir yerinde Fahreddin Razi’ye şunları söyler:
“Dostum şunu iyi bilir ki, insanın değeri ve manevi güzelliği, onun ilahi marifetten elde ettiği........
© Yeni Akit
