menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küreselci finans-kapital savaşa doymuyor 

101 14
15.06.2025

Cem Gürdeniz yazdı…

Ukrayna Savaşı devam ederken, ABD’nin İran ile Umman’da Nükleer Görüşmelerinin devam edeceğini deklare ettiği bir konjonktürde İsrail, 13 Haziran 2025 günü İran’a Uluslararası Atomik Enerji Ajansı (IAEA)’nın az bir oy farkı ile alınan İran aleyhindeki kararını gerekçe göstererek saldırdı. Diğer yandan ABD’nin bu saldırının olacağını bildiği ve destek verdiği halde diplomasi maskesi altında İran’a yanlış mesajlar verdiği ve İsrail’e taktik hatta stratejik sürpriz sağlaması için uygun ortam yarattığı ortaya çıktı. Böylece Gazze’de yaşanan yakın tarihin en büyük soykırımı ile Rusya Ukrayna savaşı devam ederken Batı Asya’da artık yeni ve büyük bir cephe daha açılmış oldu.

Görünürde temel neden jeopolitik olsa da en az onun kadar önemli ve hatta ikiz kardeşi olan ekonomik nedenler baskın faktörler arasında. Finans-kapital tarih boyunca barışın değil savaşların yanında yer almıştır. Zira sürekli genişleyen kazanç hedefiyle çalışırlar. Fabrikalar, silah üreticileri, bankalar yeni pazarlara, yeni ham madde kaynaklarına erişmek isterler. Lenin, finans kapitalin bu özelliğini “emperyalizm” aşaması olarak tanımlamıştı. Finans kapital dünya, sömürgeler, hammadde kaynakları ve yeni pazarlar için savaş çıkarmayı ilke edinmiştir. Böylece simbiyotik ilişki içinde bulunduğu hegemonlardan üretim fazlasını gerek borçlandırma gerekse yatırımlar aracılığı ile az gelişmiş devletlere yönlendirerek gerektiğinde askeri müdahale talep ederler. Bu durum hegemonların jeopolitik hedeflere erişimleri ile uyum içinde yürütülür. Jeopolitik ile finans- kapital vizyon uyum içinde çalıştığı sürece hegemon, küresel iradesini dayatmaya devam eder. Diğer yandan finans-kapital dünyası karşı karşıya kaldığı ekonomik krizleri aşma aracı olarak savaşı kullanır. Savaşlar ekonomik krizleri gölgelerken, ekonomi için yeni bir canlanma işlevi görür. Örneğin ABD, 1929 Büyük Buhranını, İkinci Dünya Savaşı ile atlatabilmişti. Askeri endüstri de savaş isteyen finans kapitalin öncü unsurlarındandır. Zira çok kazançlı bir sektör olduğu kadar, istihdama da büyük katkı sağlar. Dolayısı ile sürekli tehdit ortamının korunarak her daim düşman yaratılması ve savunma harcamalarının düzenli şekilde artması her zaman finans kapital için elzemdir. ABD’nin hegemonik düzeni özellikle İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra bu şekilde işledi. Başlangıçta Kore ve Vietnam’da kendi evlatlarının kanını kullanan ABD’nin finans-kapital emrindeki devlet yapısı 1973 sonrası mecburi askerlik sistemini kaldırdı ve çoğunluk vekalet savaşları üzerinden diğer millet ve örgütlerin ucuz kanını kullanmaya başladı. Finans kapital için insan hayatının hiçbir değeri yoktur. Zayıf ülkelerin yağmalanmasında önemli olan kazancın katlanmasıdır. Kazancın katlanması için milyonların ölmesinin değeri yoktur. Bugün de ABD, finans kapital ile ortak şekilde hegemonyasını devam ettirmeye yönelik olarak Avrasya’yı parçalı tutmak, kenar kuşak jeopolitiğinde baskın olmak, Çin ve Rusya liderliğindeki uluslararası ulaşım koridorlarını zayıflatmak, BRICS ve ŞİÖ gibi örgütlerin etkisini kırmak için sürekli savaşları destekliyor. Trump her ne kadar seçim süresinde bu hedeflerden vazgeçip içine kapanacaklarını ve ekonomilerini başta üretim ve ticaret gücü olarak tahkim edeceklerini söylese de bugün teslim olmuştur.

2024 yılında dünya toplam ekonomik büyüklüğü, cari fiyatlarla 110 trilyon dolar olarak gerçekleşti. Reel ekonomilerin yarattığı bu değere karşılık 2024 itibarıyla, dünyada finans-kapital dünyasının faiz oranı türevleri (IRS), döviz türevleri ve emtia/hisseye dayalı türevlerin toplam kontrat değeri 730 trilyon dolar oldu. Somut varlıkların 40 katına, reel ekonominin 7 katına dayanan bu değerin sahipleri küresel finans kapital oligarşisidir. Bu büyük varlıkların büyük çoğunluğu Amerikan bankaları, Amerikan Blackrock, Soros Vakfı, gibi devasa finans firmaları, Rothschild & Co, Edmond de Rothschild Grubu, tekno-feodal SpaceX, Palantir gibi firmalar ile Londra merkezli (City) finans devleri tarafından kontrol ediliyor. Geçmişte olduğu gibi finans kapitali kontrol eden dev firmalar ve çok uluslu şirketler hükümetler üzerinde büyük baskı uygulayabiliyor. Savaşa veya barışa demokratik yolla seçilmiş hükümetler değil bu yapı karar veriyor. Daha da kötüsü demokrasi söylemi altında özgür seçimleri savunan bu yapı hangi ülkede kimin iktidara geleceğine karar veriyor. Seçimleri parasal gücü ile etkileyebiliyor. Politikacıları satın alabiliyor. Darbe yaptırabiliyor. Bu yapının büyük bir çoğunluğu yüzyıllardır finans dünyasında etkili olan Yahudi kökenlilerden ya da Siyonizm’e sadık kişiler veya neocon (yeni muhafazakârlar) gibi gruplardan oluşuyor. Bu yapının sert gücü en üst basamakta kayıtsız şartsız birbirine bağlı olan Amerikan, İngiliz ve İsrail silahlı kuvvetleri ve istihbarat örgütlerinden oluşuyor. İkinci katmanda NATO Genel Sekreterleri kontrolündeki kademeli neocon tandanslı aşırı uçtaki NATO yapılanması (Fransa, Almanya, İtalya, Kanada, Yunanistan, Polonya, Romanya, Bulgaristan, 3 Baltık Cumhuriyeti, İsveç, Norveç ve Finlandiya) Hint Pasifik alanda ise Japonya, Güney Kore, Singapur, Filipinler, Avustralya, Yeni Zelanda yer alıyor. Siyasi payandalar arasında AB yönetim organları, çoğunluk demokrat partiye ve kısmen Cumhuriyetçilere mensup Amerikan neoconları, Siyonistler ve Evanjelist’ler finans kapitalin ayrılmaz ve vazgeçilmez müttefikleri olarak sayılabilir.

Her ne kadar Trump ve ‘’Önce Amerika’’ veya MAGA grubu iktidara geldiklerinde 36 trilyon dolar borç stoğu içinde, üretimde gerilemiş ABD ekonomisini toparlamak için finans-kapital çıkarları dışında yeni yol haritaları çizmiş olsalar da kendi iradelerini dayatamadılar. Ukrayna-Rusya savaşı veya Gazze soykırımını durduramadılar. Aksine İsrail’in azgın bir şekilde İran’a saldırmasını teşvik ettiler. Her alanda geri çekildiler. Trump seçim vaatlerinde söylediklerinin neredeyse tam tersini yaptı. Bu durum Vietnam Savaşını bitirme vaadiyle gelen üç başkanın da (JFK, LBJ ve Nixon) savaşa devam etmek zorunda kalmasına benziyor. Finans-kapital ABD’de seçimle işbaşına gelen başkanların seçilmesinde büyük rol oynuyor. Onların çıkarlarına hizmet ettikleri sürece sorun çıkarmıyorlar. Ancak başkanlar finans kapitalin çıkarlarına ve en önemlisi İsrail’in çıkarlarına aykırı rotaya girdiklerinde her şey olabiliyor. Zira finans kapitalin elinde sonsuz dolar gücü var.

İsrail Başbakanı Netanyahu kendi siyasi geleceğini belirleyecek 13 Haziran 2025 İran saldırısından kısa süre sonra “Çok yaşa İsrail çok yaşa Amerika” diyerek Başkan Trump’a desteği için teşekkür etti. Trump da İran bölgedeki Amerikan hedeflerine saldırırsa ABD’nin kendini koruyacağını söyledi. Her ne kadar ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Washington, bu sürecin tamamen dışında dese de daha sonra Trump’ın her aşamadan haberdar olduğu ortaya çıktı. Gerçekte Trump barış ve müzakere söylemleri ile İsrail’in saldırılarına bir nevi maskeleme yapmış oldu. İsrail’in İran’da kullandığı cephaneden, istihbarat, havada yakıt ikmali ve hava/füze savunma sistem desteğine kadar yanında olduğu biliniyor. Hatta haftalar önce İsrail’e 300 adet Hellfire füzesi gönderdiği ortaya çıktı. Diğer yandan Trump‘ın Mayıs 2025 ortasında Körfez ülkeleri ziyaretinde İsrail’e uğramaması Netanyahu ‘ya ciddi bir baskı mesajı olarak değerlendirilmişti. Ancak Trump Amerikan siyasetinde belirleyici rolü olan Siyonistlere karşı olan bu hamlesinin bedelini ülke içinde çıkartılan ayaklanmalarla ödedi. Görünen o ki Trump’ın Netenyahu üzerindeki baskısı Los Angeles’te başlayan anti ICE ayaklanmaları ve AIPAC’ın kongredeki maddi etkisi ile kaldırılmış durumda. Trump çok eleştirdiği Obama’nın Netanyahu’ya İran’a saldırı konusunda gösterdiği direnci gösteremedi. Bu süreçte Trump’a büyük parasal yardım yapan İsrail yanlısı finansörlerin rolü olduğu kadar Epstein dosyalarının da etkisinin olabileceği söylenebilir. Bu durum Trump‘ın gerçekte iddia ettiği gibi ABD siyasetinde güçlü olmadığını gösteriyor. Yeni seçim döneminde Trump’ın savaşları bitirme sözü verdiği seçmenlerin onu terk edeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Gerçekte İsrail, Trump’a ve MAGA grubuna çok büyük bir emrivaki yapmıştır. Trump artık istese de istemese de neocon ve siyonist siyasetin kölesi olmuştur. Bugünden sonra İran’ın karşı saldırıları, tırmanmanın şiddeti ile temposu Trump’ın siyasi geleceğini de etkileyecektir. Eğer İran Amerikan hedeflerine saldırır ve Amerikan can kaybı yaşanırsa bu durum Trump’ı ve........

© Veryansın TV