İflasa doğru giden Suriye merkezi devlet anlayışı
Diğer
18 Temmuz 2025
Yeni Suriye rejimi, Beşar Esad’ın düşmesinin üzerinden daha bir yıl geçmeden, uluslararası toplumun açtığı hak edilmemiş tüm kredilere rağmen, çöküntü sinyalleri veriyor. Bunun son örneği Dürzi-Bedevi çatışmasıyla başlayıp, İsrail’in Şam’da Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı bombalamasıyla sonuçlanan Süveyda krizinde yaşandı. Bu olaylar Suriye’de HTŞ üzerine bina edilmek istenen merkezi düzenin iflasa doğru hızla yol aldığı anlamına geliyor.
Suriye’deki çarpık geçiş sürecinin buraya varacağı baştan belliydi. IŞİD artığı HTŞ üzerine inşa edilen yeni rejim ilk olumsuz sinyalleri mart ayının başlarında gelmişti. Yine Süveyda’da olduğu gibi, Lazkiye bölgesinde yaşanan olaylara müdahale için gönderilen eski cihatçılardan oluşan ordu birlikleri Nusayri (Arap Aleviler) sivillere karşı kanlı bir katliama girişmişti. Kıyı bölgelerinde yaşayan Nusayrilerin güneyde yaşayan Dürzilerden farkı eski rejimle özdeşleşmiş olmaları, silahlı savunma güçlerinin olmaması ve arkalarında onların yardımına gelecek İsrail gibi bir dış gücün bulunmamasıydı. Şam’daki El Şara Hükümeti Lazkiye ve çevresinde yaşanan katliamlardan aşırı cihatçı yapılanmaları ve kanun dışı “suç örgütlerini” sorumlu tuttu. Lazkiye özelinde bu örgütlerin Türkistan İslam Partisi (Uygurlar), Süleyman Şah ve Hamza Tugayları gibi aşırı cihatçı örgütler olduğu iddia edildi. Hakkında çok sayıda katliam ve yağma iddiası bulunan söz konusu Türkistan İslam Partisi artık Suriye Ordusu’nun bileşenlerinden biri.
Süleyman Şah ve Hamza Tugayları gibi örgütler ise Türkiye tarafından eğitilip maaşa bağlanan “Özgür Suriye Ordusu”nun (ÖSO) asli unsurları arasında. El Şara Hükümetinin uzun süredir çağrılarına rağmen Özgür Suriye Ordusu henüz Şam yönetimi tarafından oluşturulmaya çalışılan Suriye ulusal ordusuna katılmış değil. Özgür Suriye Ordusu’nun başlıca misyonu PYD/YPG’yi yok etmek. ÖSO, Şam’daki iktidar değişikliğinden kısa süre sonra SDG bölgesine askeri operasyon başlatarak misyonunu yerine getirmeye çalıştı ama başaralı olamadı. ÖSO hem ABD’nin izin vermemesi nedeniyle hem de YPG’nin ağırlığını oluşturduğu SDG güçlerinin direnişinden dolayı Fırat’ın doğusuna geçemeyerek askeri operasyonlarını durdurmak zorunda kaldı.
Lazkiye’deki Alevi katliamından hemen sonra 10 Mart’ta ABD’nin arabuluculuğunda HTŞ iktidarının lideri El Şara ile SDG komutanı Mazlum Abdi tarafından imzalanan çerçeve anlaşma ülkedeki merkezi hükümete Kürt varlığını resmi ve hukuki olarak tanıma ve onu ulusal yapılara entegre etme, SDG’ye ise Suriye ulusal bütünlüğünü ve birliğini kabul etme ve elindeki ulusal ekonomik varlıkları merkezi hükümete devretme yükümlülüğü getirmişti. Bu konuda o sıralarda yine bu mecrada yazdığım makalede 10 Mart anlaşmasının Suriye’de ademi merkeziyetçi yapılara kapı araladığını iddia etmiştim. Zira anlaşma uzun süredir Kuzey-Doğu Suriye’de otonom bir şekilde ayakta duran SDG yapılanmalarının merkezi yapılara entegre edilmesinden bahsediyordu. Zaten aksi de düşünülemezdi. En uygun yol YPG’nin mutabık kalınacak bir çerçeve içerisinde Suriye ordusunun içinde kendisine bir yer bulmalıydı. Suriye’de devlet otoritesi boşluğunu hızla aşırı cihatçı örgütler ve kriminal çeteler dolduruyordu. Kendisi de her an ÖSO’nun tehdidiyle karşı karşıya olan YPG’nin silahlarını teslim edip kendisini dağıtması beklenemezdi.
Buna rağmen merkezi hükümet ülkedeki diğer aktörleri dışlayarak bir anayasa konferansı toplayıp şeriatı referans alan, Ahmet El Şara’yı geçiş dönemi cumhurbaşkanı ilan eden........
© T24
