Karanlığın İçinden Geçen Işık: Gece Fotoğrafçılığı ve İçsel Yolculuk
Merhaba sevgili dostlar, kıymetli okurlarım…
Bu hafta yine bir kareye sığmayan duyguların izini sürmek istiyorum sizlerle. Belki de en sessiz ama en derin anların, gecenin koynunda nasıl yankı bulduğunu konuşacağız. Çünkü bazen bir kare sadece bir görüntü değil, bir ruh halidir. Ve en çok da karanlıkta ortaya çıkar…
Gece…
Görünenin geri çekildiği, duyguların daha çok ses çıkardığı zaman dilimi. Gündüzün koşuşturması içinde bastırılan her şey, geceyle birlikte yüzeye çıkar. İnsan, geceyi sadece görsel bir karanlık olarak algılamaz; aynı zamanda içsel bir alan olarak da deneyimler. İşte bu yüzden gece fotoğrafçılığı, yalnızca teknik bir uğraş değil; ruhsal bir yolculuktur da.
Fotoğrafçının geceyle ilişkisi, bir tür içe dönüş gibidir. Kalabalıklardan uzak, ışığın kıymetinin arttığı, her şeyin daha çıplak, daha dürüst göründüğü bir alan… Uzun pozlamaların sabrıyla, sessizliğin içinden geçen ışık hüzmeleriyle kareyi kurarken; aslında kendi iç dünyamızda da bir yansıma buluruz. Karanlıkla yüzleşmeden, ışığın kıymetini anlayamayız. Tıpkı hayatta olduğu gibi.
Gece fotoğrafı çeken kişi, ışığı kovalamaz; bekler. Işığın nereye düşeceğini, ne zaman belirip ne zaman silineceğini hisseder. Bu süreç, bir iç sesle çalışmayı gerektirir. Dış dünyanın gürültüsü sustuğunda,........
© Sonsöz
