Çöpe giden bir dünya
Dünya aslında büyük bir çöp savaşıyla karşı karşıya.
Atıklar genellikle belediyeler tarafından toplanır ve sınıflandırılmak üzere geri kazanım tesislerine gönderilir. Bu sürecin ardından limanlara taşınan atıklar, çoğunlukla gelişmekte olan düşük gelirli ülkelere doğru yola çıkar. Böylece zengin ülkeler kendi arka bahçelerindeki çöplerden kurtulurken, yoksul ülkeler bu atıkları işleyip bertaraf ederek para kazanmayı umut eder.
Bu küresel sistemin ortaya çıkışı, modern tüketim anlayışının şekillendiği 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanıyor. 1940’larda plastik, fuarlarda halka “gözden kaybolan mucize madde” olarak tanıtılıyordu. Ucuzdu, kullanışlıydı, ama gerçekte kalıcıydı. Bugün biliyoruz ki, 1950'den bu yana üretilen 9 milyar ton plastiğin neredeyse tamamı hâlâ bir yerlerde duruyor. Doğada çözünmüyor; yavaş yavaş ama derinden bir çevresel yıkıma neden oluyor.
1970'lerden itibaren atık sorunu, daha karmaşık ve görünmeyen boyutlar kazanmaya başladı. O yıllarda ABD çevre standartlarını yükseltti. Bu gelişme, tehlikeli atıkların ülke içinde yok edilmesini hem daha riskli hem de çok daha maliyetli hale getirdi. Bunun sonucunda, atıklar daha ucuz bertaraf imkânları sunan Karayipler, Latin Amerika ve Afrika’ya gönderilmeye başlandı.
Bu dönemin en çarpıcı olayı 1986 yılında yaşandı. Philadelphia’daki belediye çöplerinin yakılmasından elde edilen 14 bin ton tehlikeli kül, Khian Sea adlı bir kargo gemisine yüklendi. Gemi iki yıl boyunca liman liman dolaştı.........
© Şalom
