Sadelikteki Huzur
Takvâ, Zühd ve Sefahet
Modern dünyanın koşuşturmacası içinde, her birimiz zaman zaman kendimizi bir sorgulamanın eşiğinde buluruz: Gerçek huzur nerede? Daha fazla konfor, daha büyük evler, daha lüks arabalar ya da bitmek bilmeyen bir tüketim çılgınlığı mı bize aradığımız tatmini verecek? Yoksa asıl mutluluk, daha azda, daha sakin bir yaşamda mı saklı?
“Takvânın zühdü ve sefahete râcihtir”, bu soruya asırlık bir cevap sunuyor: Takvâ, yani Allah’a karşı sorumluluk bilinci, sade bir yaşamı ve dünyevî aşırılıklardan uzak durmayı tercih eder.
Zühd, çoğu zaman yanlış anlaşılır. Bir köşeye çekilip dünyadan tamamen el etek çekmek sanılır. Oysa zühd, nefsimizin bitmek bilmeyen arzularına gem vurarak, sadece ihtiyaç duyduğumuz kadarına razı olmaktır. İktisat düsturuna tam manasıyla riayet etmektir. Bu, bir tür özgürlük manifestosudur aslında. Çünkü sefahet, yani aşırı tüketim ve haz peşinde koşmak, insanı kısır bir döngüye hapseder. Daha fazlasını istedikçe, daha az tatmin oluruz. Tükettikçe insan tükenmektedir. Bu tüketim kültürü aslında bir sömürge imparatorluğudur.
Zühd ise, bu kısır zinciri kırar; insanı özgürleştirir, kalbi hafifletir, hiddet verir.
“Evet iktisad, kat'î bir sebeb-i bereket ve medâr-ı hüsn-ü maişet olduğuna o kadar kat'î deliller var ki, hadd ü........© Risale Haber





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon