Bir Çocuk Kitabı Aç, Bir Hayal Kur, Adaleti Anımsa
- MENEKŞE TOKYAY
- 21 Haziran 2025
Çocuk kitapları çocuklar için ve çocuklar eşliğinde yazılır. Ama çocuklardan sonra onları okuması gereken bizleriz. Çünkü çocukların dünyasında adalet, sadece bir ideal değil; bir ihtiyaçtır. Hayatta kalabilme, hayatı anlamlandırabilme aracı… Ve biz o dünyayı ancak onların kitaplarıyla yeniden kurabilir ve anımsayabiliriz.
Küçükken en sevdiğim köşe, İzmir’in Karşıyaka semtindeki küçücük evimizin sıcacık salonunda, kütüphanenin alt dolabında kendime kurduğum minik dünyaydı. Bir çocuk için ne büyük bir özgürlük: Kendi kitaplığını yaratmak.
Oraya gün boyu yiyeceğim kuru erzakı yerleştirir, en sevdiğim kitapları sıraya dizerdim. Kapısını usulca yarı açık bırakır, dışarıdaki dünyayı ardıma alıp kendi sessiz evrenime sığınırdım.
Tıpkı Virginia Woolf’un “kendine ait bir oda”da var olmanın, düşünmenin, yazmanın kıymetini anlattığı gibi, ben de o küçücük dolapta kendi hayal dünyamın kapısını aralıyor, varlığımı kelimelerle kuruyordum. O dolap belki dört duvardan ibaretti ama içinde sınırsız bir evren taşıyordu.
Okuduğum kitapların arasına bazen büyüklerin kitaplarını da gizlice serpiştirirdim: İlyada, Odysseia, mitolojik öyküler… Onları tamamen anlayamasam da, içlerindeki kahramanlara, adalete, ölümsüzlüğü arayan insanlara hayran kalırdım. Mitoloji beni büyülüyordu; belki de zaman kavramını bükerek geçmişle bugün arasında köprü kurduğu için. Bir yanda cesur küçük kahramanlar, diğer yanda tanrılarla pazarlık eden ölümlüler… Hepsi aynı evrende buluşuyordu, benim çocukluk kitaplığımda.
Bazen içerisi karanlık olurdu; işte o zaman yanı başımdaki sallanan ahşap sandalyeye geçer, elimde bir kitapla düşlere dalardım. Kimi zaman hayal kurarak, kimi zaman sessizce uykuya dalarak… Ama hep bir kitabın eşliğinde. O karanlıkta bile ışık saçan sayfalar, bana dünyanın tahmin edebileceğimden de büyük bir yer olduğunu anlatırdı.
Bir Kitap Aç, Kendine Yeniden Başla
Şimdi büyüdüm. Ama kişisel ve ulusal olarak düştüğümüz her açmazda, hele ki şu yangın günlerinde yolumu bulamadığımda, bir şeye sil baştan başlamam gerektiğini hissettiğimde veya sadece günlük olarak ruhum karardığında kendime hep şu telkinde bulunurum:
“Bir çocuk kitabı aç.
Hayal kur.
Sonrası gelir.”
“Çocuk kitapları” deyip geçiyoruz bazen. Yaşadığımız dünyadaki karmaşık adaletsizlikleri, haksızlıkları, kördüğümleri çözmenin çok daha “büyük” metinlerde yazılı olduğunu sanıyoruz.
Oysa çocuk edebiyatı, bazen en çok da büyüklere yazılmış bir çağrı olabilir: Unuttuklarımızı hatırlamak, iç sesimizi yeniden duymak ve adaletin ne kadar basit ama bir o kadar da hayati bir şey olduğunu fark etmek için.
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler’in Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun katılım hakkını, ifade özgürlüğünü ve gelişimini temel alırken; iyi yazılmış bir çocuk kitabı da bu hakları edebiyat yoluyla yaşatır.
Katherine Rundell, Domingo Yayınları’ndan Türkçesi yayımlanan Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız? adlı kısacık ama çok kapsamlı denemesinde der ki: “İyi bir çocuk kitabı, sadece çocuklara yazılmaz; insan ruhunun karanlıklarını aydınlatmak için yazılır.” Yani birçok açıdan çocuk edebiyatı, yetişkinlerin kaybettiği, unuttuğu, önemsemediği temel değerleri yeniden keşfetmesinde birer aracıdır.
Ve belki de adaletin, cesaretin, dostluğun, iyiliğin ve direnişin hikâyesini çocukların gözünden daha iyi anlatan bir dil yoktur.
O halde neden çocuk kitapları okumalıyız, demeyelim. Merak ettiğimiz asıl soru şu olsun: Bu kitaplar olmadan, nasıl “gerçek anlamda” büyüyebiliriz?
Cesaretin, Adaletin ve Umudun Dili
Tıpkı Küçük Prens’in bir tilkiden dostluğu öğrendiği gibi… Tıpkı bir çiçeği sevmenin ve büyütmenin sorumluluğuyla evrendeki en büyük ahlak dersini vermesi gibi…
Tıpkı Momo’nun zamanı çalan gri adamlara karşı cesaretle ayağa kalktığı, “sessizlerin sesi” olduğu gibi…
Tıpkı Matilda’nın adaletsizlikle zekâsı sayesinde baş ettiğini gördüğümüz gibi…
Tıpkı Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nda çikolatadan çok daha fazlasını -yoksulluğun içindeki erdemi ve hak etmenin adaletle olan bağını- anlatması gibi…
Ve elbette Küçük Kara Balık… O, belki de çocuk kitaplarının en devrimci kahramanıdır. Bildiği sularla yetinmeyip, uzak denizlere doğru yola çıkan bu minik balık, “başka bir dünya”nın mümkün olduğunu söyler bize. Düşünmenin, sorgulamanın, cesur olmanın ve adaletsizliğe boyun eğmemenin yaşla ilgisi........
© Perspektif
