menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bilgehan Uçak yazdı | Liberaller ve AKP (IV): Yollar yeniden kesişir mi?

14 1
18.08.2025

Mehmet Altan’ın Eğrisiyle Doğrusuyla AK Parti adlı kitabında dönemin Refah Partisi İstanbul İl Yöneticisi Recep Tayyip Erdoğan’ın bir demecine rastladım.

Erdoğan şöyle diyor:

“İkinci Cumhuriyet, Batılılaşma süreci içinde bir harekettir. Batılılaşma dün Kemalist olmayı veya sosyalist olmayı gerektirirken, bugün İkinci Cumhuriyetçi olmayı gerektirmektedir. İkinci Cumhuriyetçilerin toplumun düşünce ufuklarının genişlemesi, haklarının farkına varması ve bir kimlik arayışı içine girerek geçmişsiz, geleneksiz kimlik kazanmanın imkânsızlığını görmesi açısından büyük faydaları olmuştur. Bu sağlıklı bir gelişme olup bunu içeren değişimden yana olmak bir zorunluluktur.”

Fransa’daki “numaralı cumhuriyetlerin” aksine bizdeki İkinci Cumhuriyet, son kertede, “demokratik cumhuriyet” anlamındaki bir kavramsallaştırmaydı.

Cumhuriyetin Batı standartlarında bir demokrasiyle taçlandırılması gerektiğini düşünüyor ve herkes için eşit vatandaşlık talep ediyorsanız, İkinci Cumhuriyetçilerle benzer bir söz söylemiş oluyordunuz.

Gerçekten de AKP’nin Parti Programı’na bakanlar, Erdoğan’ın AKP’yi kurarken bu düşünceden etkilenmiş olduğunu rahatlıkla saptarlar.

Mesela, bugün en çok şikâyet ettiğimiz alan olan hukuka bakalım.

Parti Programı’nda şöyle yazılmış:

“Hukukun üstünlüğünü esas alan devlet, vatandaşlarının özgürlük ve haklarının teminatıdır. Dolayısıyla hukuk devleti olmayan ve hukukun hâkim olmadığı bir toplumda demokratik rejimden bahsedilemez.

Demokrasinin hukuk yoluyla varlık kazandığı demokratik hukuk devletinde; hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınması temel değerlerdir. Bu değerlerin hayata geçirilmesi anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargı ile mümkündür.
Partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır.

Ülkemiz bugün hukuk devletinden ziyade kanun devleti görüntüsü vermektedir. ‘Devletin Hukuku’ yerine ‘Hukuk Devleti’ anlayışının esas olması gerekir. Kanunları hukuka, hukuku evrensel adalet ve insan hakları esaslarına dayandırmadıkça Türkiye gerçek bir hukuk devleti olamaz ve uluslararası camiada saygın bir yer edinemez. Yargısız bir hukuk düzeni düşünülemez. Anayasa ve yasaların metinleri kadar onları yorumlayacak yargı organlarının da önemi büyüktür.

Partimiz, toplumsal düzenin teminatı olan adalet sistemine azami ölçüde güvenin tesisini sağlayacaktır.

Şeffaf ve yolsuzluklardan arınmış bir düzen ancak adaletin işlemesiyle mümkündür. Partimiz bireylerin gündelik yaşamından uluslararası ilişkilere kadar önem taşıyan adalet sisteminin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmeyi öncelikli........

© Medyascope