menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lozan Barış Antlaşması ve imtiyazlar

72 12
27.07.2025

Lozan Barış Antlaşması yıllardır tartışıldı ve üzerinde saçma sapan yalanlar uyduruldu.

Taha Akyol bey yakınlarda bu saçmalıkları Karar gazetesinde öz bir biçimde yazdı. (25/72025)

Biz ise bu yazıda, altyapı imtiyazlarının Lozan’da ele alınış biçimine bakacağız.
Osmanlı İmparatorluğu Devleti fetih gelirlerinin durması ve yeni gelir kaynaklarının yaratılamaması nedeniyle öncelikle dış borçlanmaya gitti.
Dış borçlanma sürdürülemez duruma gelince de dış borçların ödemesi durduruldu.

Dış borçların ödemesini garanti almak adına, vergi gelirlerinin yönetimi, toplanması ve denetimi sorumluluğu, II. Abdülhamid döneminde Düyun-u Umumiye İdaresine verilmiştir.

Öte yandan Osmanlı, bugünlere benzer biçimde yeni bir borçlanma yöntemini devreye aldı.

Bugünün yetkililerinin “Hazineden beş kuruş çıkmayacak” diye pazarladıkları KÖİ yöntemine benzer bir yöntemi.

Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.

OSMANLI’DA İMTİYAZLAR

Öncelikle belirtmek gerekir ki sanayileşme devrimi sonucunda Avrupa’da bir üretim ve gelir fazlası oluştu.

Bu üretim fazlasının ihraç edilmesi, yeni üretim için hammadde yaratılması ve gelir fazlasının da Avrupa devletlerinin refahını artıracak alanlara kanalize edilmesi gerekiyordu.

Buna karşın Osmanlı’nın da yeni altyapı yatırımları yapması ve bu yatırımlar için ise kaynak bulması gerekiyordu.

Bingo.

Bu iki tarafın ihtiyacı tek bir şemsiye altında bir araya geldi: “İmtiyazlar.”
(Değerli okur, 1990’lı yıllardan itibaren, sözleşmeleri yargı denetiminden kaçırmak için; sermaye çevrelerinin talepleri doğrultusunda, imtiyaz kavramı/kurumu siyaset tarafından bile isteye buharlaştırıldı. Belki bir gün bu konuya da döneriz.)

Osmanlı’daki imtiyaz sisteminde, son yıllarda Türkiye’deki altyapı projelerinin gerçekleştirilmesine benzer biçimde; tekel niteliğindeki sektörlerde özel sektör başlangıç yatırımını finanse/inşa etmekte ve 99 yıla kadar varan sürelerde yatırımını amorti edene kadar da işletmektedir.

Bunun karşılığında, Osmanlı bu imtiyaz sözleşmelerinde şirketlere gelir/kâr garantisi vermekte ve vergi teşvikleri sağlamaktadır.

Sadece gelir garantileri ve vergi teşvikleri mi?

Yabancılara, maden tekellerini işletme imtiyazları da verilmekteydi.
Örneğin, görevli şirkete Bağdat Demiryolu İmtiyaz Sözleşmesinde hattın her iki yanındaki yirmişer kilometrelik bir alan dâhilinde maden çıkarma yetkisi verilmişti.
Gerçekte bu imtiyaz İsviçre’den daha büyük bir bölge için verilmiş bir madencilik tekeli anlamına gelmekteydi.

Diğer taraftan, bu şirkete hat boyunca tuğla ve kiremit fabrikaları kurma yetkisi de........

© Karar