menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şirketlerin duygusal yükleri

9 0
26.05.2025

Duygular ve içgüdüler, hayatımızda sanılandan çok daha derin, vazgeçilmez ve yönlendirici bir role sahiptir. Onları bir elektrik düğmesi gibi düşünemeyiz; bir kez ortaya çıktıklarında, bastırsak da yok olmazlar. Görünmez olsalar da etkilerini sürdürürler.

Duygularımız, doğumumuzdan itibaren içinde bulunduğumuz ortamlar ve sosyal ilişkilerle şekillenir. Bu sürecin ilk halkası, şüphesiz ailemizdir.

AİLE: DUYGULARIN DOĞDUĞU YER

Aile, duygularımızın temelini atan en güçlü kurumdur. "Anne babanın çocuklarına karşı en güçlü duygusu nedir?" diye sorsak çoğumuz "sevgi" deriz. Oysa araştırmalar farklı bir tablo sunuyor.

Klinik çalışmalar, anne-babaların çocuklarının sesini duyduklarında veya resmini gördüklerinde, beyinlerinde en çok aktive olan bölgelerin genellikle korku ve endişe ile ilişkili alanlar olduğunu gösteriyor. Çünkü anne-baba olmak, aynı zamanda geleceğe dair kaygılar taşımak demektir. Çocuğunun başına bir şey gelmesinden korkmak, onun için en doğru yolu bulmaya çalışmak, doğal bir ebeveyn refleksidir (1).

ŞİRKET ORTAMINDA AİLEDEN TAŞINAN DUYGULAR

Aile üyelerinin birlikte çalıştığı şirketlerde, alınan kararlar çoğunlukla duyguların etkisi altındadır. Patron mu, baba mı; çalışan mı, çocuk mu? Rollerin karıştığı, kimliklerin iç içe geçtiği çok sayıda durum yaşanabilir.

Çocukların hepsi genç değildir. 60 yaşındaki bir baba, 30 yaşındaki çocuğunun babası ve hâlâ hayatta olan 80 yaşındaki babasının çocuğudur. Aynı anda hem baba hem evlat rollerini taşır ve bu durum aile şirketlerinde karmaşık ilişki ağlarına zemin hazırlar.

Aile yapılarında yıllar içinde oluşan kanaatler, önyargılara dönüşerek kararları etkiler. Çocuklar daha 5-6 yaşındayken etiketlenir: “Ahmet tembeldir, Mehmet üşengeçtir, Hüseyin hırslıdır” gibi. Aradan 20 yıl geçse de o dönemde oluşan izlenimler, bireylerin şirketteki yeriyle ilgili kararları........

© Karar