Kavrulmuş Toprağın Sesi
O sabah kuş sesleri yoktu.
Kekliklerin ötüşünü her sabah duyduğu tepeler, simsiyah bir sessizliğe bürünmüştü. Toprak, gece boyunca yediği ateşi sabah hâlâ kusuyordu. Gökyüzü kızıl bir kefene sarınmış gibiydi. Sanki gök bile utanıyordu aşağı bakmaya.
Ali dede, bastonuyla yürüdü yamaca. Yetmiş yıl önce kendi elleriyle diktiği fidanlardan kurduğu o orman, artık yoktu. Bir zamanlar altında dinlendiği çam ağacının yerinde sadece is vardı. Kara, sönmüş, sessiz. Dizlerinin bağı çözüldü. Çöktü toprağa. Parmağıyla kazıdı yere. Sıcaktı hâlâ. “Yanıyor,” dedi, “içimiz gibi.”
Köyün çocukları geldi sonra. Sessizce dizildiler yamaca. İçlerinden biri çömeldi yere. Elini uzattı.........
© İstiklal
