menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Safiye Önal ile Yaşayan Klasiğimiz Mustafa Kutlu Kitabı Üzerine

13 0
15.08.2025

Öncelikle böyle nitelikli bir eser ortaya koyduğunuz için sizi tebrik ediyorum.

Teşekkür ederim.

Sizin Yaşayan Klasiğimiz Mustafa Kutlu eserinizin sonunda saygıdeğer yazarımız Mustafa Kutlu’nun yakın çevresine, dostlarına sorduğunuz sorulardan ben de size sormak istiyorum. Mustafa Kutlu ile yolunuz nasıl kesişti, nasıl tanıştınız? Onunla ilgili böyle bir çalışma yapmak istemenizin sebebi neydi?

Mustafa Kutlu, Türk edebiyatının yaşayan en önemli hikâyecilerinden biri. Öncelikle kalemiyle tanıştım. Ben onun iyi bir okuruyum. Her yeni eserinin çıkışını heyecanla bekler, çıkar çıkmaz alır hemen okurum. Hep onunla ruberu tanışmak isterdim; görsem, bir imzalı kitabım olsa diye düşünürdüm. Hiç böyle bir çalışma yapacağım aklımda yoktu tabi o zamanlar.

2021 yılında Türk Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisansa başladım. Tez konusu olarak ise aklımda yaşayan bir yazar üzerinde çalışmak vardı. Çünkü hayatta olan birini çalışırsam merak edilen her noktada kendisine ulaşıp soru sorma imkânım olacaktı. Her şeyi birinci ağızdan, ana kaynaktan öğrenmek çalışmayı objektif ve daha keyifli hâle getirecekti. Bazı akademisyenler bu duruma sıcak bakmasa da ben şanslıydım. Çünkü benim tez danışmanım Prof. Dr. M. Fatih Andı’ydı. Bu noktada hocama müteşekkirim. O, hep yol gösterdi ve destek oldu.

Çalışmayı düşündüğüm birkaç isim vardı aklımda ama Mustafa Kutlu’yu hiç düşünmemiştim. Neden? Çünkü Mustafa Kutlu’nun böyle bir şeyi kabul edeceğine dair bir umudum yoktu. Hocayı az çok tanıyanlar bunu bilir. Ona ulaşmak zordur. O programlara pek katılmaz, O hep geride durur. Hatta kendisine verilen ödülleri bile almaya gittiği pek görülmemiştir. Bunları duyuyordum hep. Bundan dolayı da…

Ben bu düşüncelerle hemhal olup dururken bu süreçte Mustafa Kutlu ile birlikte program yapma gibi güzel bir nasibim oldu. Hocayı bir söyleşiye davet ettim öğrencilerimle buluşturmak için. Yüz yüze bir programa katılmayacağını ben de biliyordum ama çevrimiçi bir bağlantıyı belki kabul eder diye düşündüm. Bir hikmeti varmış demek ki Hoca kabul etti, hem de bizzat katılacaktı. Hoca ile ilk defa bu programda yüz yüze görüşüp, konuşma imkânım oldu. Hoca konuşması ve içtenliği ile programa katılan herkesi mest etti.

Programdan sonra artık mutlaka Mustafa Kutlu’yu çalışmalıyım diye düşündüm. Hoca’nın kabul etmeyeceği düşüncesine de kendimi hazırlayarak bunu onunla paylaştım. Sonuç ortada. Kabul etti ama bu işin çok uzun süreceğini, zorlanabileceğimi söyledi. Çünkü o benden çok daha iyi görüyordu bu yolun uzun ve zorlu olacağını. “Sen madem buna talip oldun yapalım ama beni çalışmak zordur. Çok kitabım var, bir o kadar da yazım var. Sen bunun altından kalkabilecek misin?’ dedi. Ben de “Kalkarım inşallah” dedim. O kabul ettikten sonra gözüm hiçbir zorluğu görmedi. Böylece başlamış olduk.

Uzun bir hazırlık süreci oluyor bu tarz eserlerin. Bu eser bir de Mustafa Kutlu olunca daha bir emek var, özveri var. Bunu eseri okurken de görebiliyoruz. Bu noktada şunu sormak istiyorum. Sizin süreç nasıl işledi, nasıl bir planlama yaptınız?

Yol haritamızı Hoca çizdi. Mustafa Kutlu’ya bundan dolayı müteşekkirim. Hoca ile bir planlama yaptık ve düzenli aralıklarla görüştük. O bu görüşmelerde bana kendini, ailesini, yani bütün hayatını anlattı. Hoca çok düzenli aynı zamanda da çok disiplinlidir. Her görüşmede ne anlatacağı belliydi fakat bir süre belirlemedik. Görüşme o ne kadar isterse o kadar sürüyordu. Bazen bir saat, bazen de iki saat… İlk olarak en baştan ailesinden, doğumundan başladık. Sonra doğduğu yer, hayatı… Hoca anlattı, ben hem dinledim hem notlarımı aldım. Gerekli yerlerde sorularımı ona yönelttim. Bana karşı çok nezaketli ve anlayışlıydı. İlk konuşmada gelirken bana hediye bir kitap getirmiş, imzaladı ve hediye etti.

Bazen yönelttiğim sorular karşısında çehresi mütebessim bir hal alır, bazen hüzünlenir. Çocukluğuna dönerek her şeyi baştan anlatmak onu farklı duygular içine soktu. Rahmetli annesinden bahsederken, onun eşinin ölümü üzerine ailesine kol kanat gerişini anlatırken sesine ve simasına çöken hüzün, çocukluğunun geçtiği yerleri, oradaki o eşsiz tabiatı, Cebesoy İstasyonunu anlatırken yerini sesinde herkesin duyunca hissedebileceği özleme bırakıyordu.

Her görüşmeyi ses kaydı aldım.

Sonraki süreçte ben yaklaşık on iki saat süren bu görüşmeyi yazıya aktardım. Bunu tekrardan okuması için ona gönderdim. Hoca birkaç gün içinde bana döndü ve düzeltmeler yapmamız gerektiğini söyledi. Yazım ve imlâdan anlatım bozukluklarına kadar biz revize edilmesi gereken her yeri, telefonda belirlediğimiz bir saatte, tek tek düzelttik. Bu yaklaşık bir hafta sürdü. Sonra ben bunu da tekrar Kıymetli Hoca’ma gönderdim. Bu düzeltmeler üçüncüye dönüşte tamamlandı. Mustafa Kutlu işini o kadar ciddiye alan biri ki onda gördüğüm iş disiplinini anlatamam.

Hoca görüşmeler bittikten sonra bana çalışma esnasında aklıma takılan bir şey olursa her daim çekinmeden arayabileceğimi söyledi. Süreç bu şekilde devam ederken ben diğer taraftan da Hoca’mın bütün eserlerini sil baştan tekrar okumaya başladım. Kitaplarını okumuştum ama artık yeniden farklı bir gözle okumak icap ediyordu. Okuduğum her eserde aklıma takılanları not ettiğim bir defterim vardı. Sorular birikince Hoca’yı arayıp hepsini ona soruyordum. Hepsine tek tek, bütün samimiyetiyle cevap veriyordu. Çok yardımcı oldu bana. Ne zaman hakkında bir gazetede, yayında yazı çıksa ‘Safiye Hanım bugün şurada şöyle bir şey var, onu görmen gerekir’ diye beni aradı.

Bu, böyle devam etti, hâlâ da devam etmekte…

O kadar çok şey kattı ki bana bu çalışma, o kadar çok zenginleştirdi ki beni. Şimdi geriye dönüp baktığımda iyi ki Hoca kabul etmiş, iyi ki onunla çalışmış, iyi ki onu tanımışım demeden geçemiyorum. Ben çok kişiyle karşılaştım, birçok kişiyle çalıştım, ama bu kadar özverili, bu kadar yaptığı işin hakkını veren birine rastlamadım.

Eser iki bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm: Mustafa Kutlu’nun Hayatı İkinci Bölüm: Mustafa Kutlu’nun Fikirleri. Dolu dolu da bir ekler kısmı var. Burada Mustafa Kutlu ile yaptığınız on iki saatlik konuşmanızın yazıya aktarılmasıyla ortaya çıkan bir nehir söyleşi de var. Mustafa İsen’in dediği gibi: “Düşünsenize Mustafa Kutlu olmasaydı edebiyat dünyamız ne kadar eksik olurdu. ”Nehir söyleşi, biyografi ve hatırat okumaya kendimi layık görenlerdenim. Bu eserleri okurken sadece bir şahsiyet tanımış olmuyoruz, bir devri, fikriyatı, ansiklopedik bilgi olmaksızın belgesel izler gibi bir çırpıda, keyifle, hacmi, çerçevesi geniş bir eser okumuş oluyoruz. Önsözde monografi türünün öneminden bahsetmişsiniz. Türk edebiyatında bu türün gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Monografi türünde yapılan çalışmalar ele alınan kişiyle birlikte, onun dönemini, temsil ettiği topluluğun çeşitli yönlerini de ortaya koymaktadır. Bu tür çalışmaların, bahsedilen özellikleri nedeniyle edebiyat tarihimiz açısından taşıdıkları önem edebiyat dünyasındaki herkesin malumudur. Bu kadar önemli bir tür olmasına rağmen bizde bu alan çok gelişmiş değildir. Bunun tabi birçok nedeni var. Önceye nazaran günümüzde bu alandaki çalışmaların sayısı biraz daha artmıştır ama yeterli mi? Değil. Özellikle edebiyat ve kültür hayatımızda iz bırakmış insanların sağlığındayken onlarla görüşülerek bu tarz monografik çalışmaların yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Eserin ilk bölümü Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Kıymetli Hocamız Prof. Dr. M. Fatih Andı ile hazırladığınız yüksek lisans teziniz. Hocamızın çok desteğini gördüğünüzü ifade ediyorsunuz. Bu türde çalışmaların artması gerektiği kanaatinde misiniz? Bir de kendi ağzından dinlemeli denir ya halkımız arasında. Bu tür böyle bir imkân sunmuş oluyor mu?

Evet. Hele ki sağlığındayken yaşayan bir yazarla yapmak, bilgileri ana kaynaktan almak açısından çok değerli. Ben takıldığım bir konu olduğunda her an Kıymetli Hocamı arayıp sorabiliyordum. Hayatını dinledikten sonra okurken hikayelerde, yazılarda bir şey dikkatimi çekse ana kaynaktan öğrenme imkânım oldu. Objektiflik açısından bu çok önemli.

Kıymetli Hocam Prof. Dr. M. Fatih Andı’ya gelince…

“Okuldan değil hocadan mezun olunur.” diye bir söz vardır. Muhterem Hocam Prof. Dr. M. Fatih Andı ile çalışmak benim için çok büyük bir şans. Bu çalışma onun katkısı olmasa eksik kalırdı. Her daim tamamladı. Öğrencilerine çok iyi bir rehber, ilmini cömertçe sunan bir hocadır kendisi. Buradan sizin aracılığınızla kendisine bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum. İyi ki var.

Mustafa Kutlu’nun 29’u hikâye, 12’si deneme, 3’ü gezi türündeki eserlerinin, diğer türlerdeki 7 kitabının; dergiciliğinin, gazeteciliğinin, senaryolarının derli toplu bir değerlendirmesinin yapılmasının zorluğunu da ifade etmişsiniz ki bu bize de malumdur. Eserlerinin tek tek değerlendirildiği bir bölüm bu esere alınamamış. Mustafa Kutlu ile ilgili yeni bir eserinizi daha okuyacağız, diyebilir miyiz?

Tez üç bölümden oluşmaktaydı. Birinci bölümde Mustafa Kutlu’nun hayatı, ikinci bölümde yazarın bütün eserlerinin incelenmesi ve genel bir değerlendirmesi yer alıyor. Üçüncü bölüm ise Mustafa Kutlu’nun sanat ve edebiyat görüşlerini kapsamaktadır. Ekler bölümünde, Mustafa Kutlu ile yaptığımız 12 saatlik söyleşi........

© İnsaniyet