Serçeler
Kafanı göğe kaldır, yukarıda başının üzerinde bahar mavisi bir dikdörtgen, çerçevesi dikenli teller. Yukarıda soğuk kar beyazı bulutlar dalga dalga akıyorlar, Edirne’den İstanbul’a doğru.
İpedizlili çamaşırlar dört duvarın içinde L şeklinde. Islak çamaşırlar güneşi beklerken, ıslak çamaşırlar güneşi bekler. Çatıdan duvar dibine doğru inecek güneş, ağır ağır. Havlular, pantolonlar, gömlekler ve çoraplar. İpedizlili çamaşırlar olmadan avlu ne kadar da boş, ne kadar da soğuk.
Avluda yüksek duvarlar gümüş-beyaz renge boyalı: üzerinde gri çimento lekeleri. Üst kısımda on metre arayla iki sarkık lamba. Yerlerinden sökülmüşler. Voleybol topu sökmüş onları. Lambaları tutan kablolar iki küçük delikten sarkmış.
O iki küçük delik dört küçük serçeği çatıya çekiyor. Dama giydirilmiş sacın üzerindeler. Çatıda dikenli tellerin üzerinde güneş ışıyor. Serçeler bıcır bıcır konuşup tartışıyorlar. Volta atan mapuslara bakıp: “Buraya yuva kurulur mu kurulmaz mı?”
Avluda mapuslar bugün şen şakrak. Nadir görülür buralarda serçeler ne de olsa. Serçeler bahar, serçeler patlayan tomurcuk ve çiçek kokusu. Serçe gözünde mapushanelerin tepeden çekilmiş........
© İlke TV
