Müminlere güvenmeliyiz
Bir yandan Gazze’de vahşi soykırım kesintisiz bir şekilde devam ederken aynı zamanda bölgemizde Gazze’yi de içeren önemli gelişmelere şahitlik ediyoruz. Zulüm ve istikbar cephesinde dikkat çekici çekişmeler, ihtilaflar yaşanıyor. Siyonist çetenin kendi unsurları arasında giderek derinleşen ayrılığa ilaveten Netanyahu ile hamisi ABD yönetimi arasındaki ihtilaf görüntüsü de daha bir belirginlik kazanıyor.
ABD’nin 7 Ekim’de işgalci İsrail ordusunda görev yaptığı sırada Hamas tarafından esir alınan bir vatandaşını kurtarmak için Siyonist yönetimi devre dışı bırakıp Hamas ile doğrudan müzakere yürütmesinin Siyonistler nezdinde büyük bir hayal kırıklığı oluşturduğu anlaşılıyor. Aynı şekilde Yemen’de ABD ile Husiler arasında varılan anlaşmanın da Siyonist çeteyi rahatsız ettiği ortadadır. Yine Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğinin ABD tarafından kabul edilmesinin de Siyonist çete açısından rahatsızlık unsurları olarak öne çıktığı görülmektedir.
Siyonist Çetenin Halet-i Ruhiyesi
Tüm varlığıyla, sahip olduğu tüm imkanlar ve ayrıcalıklarla ABD’ye bağlı olan Siyonist çete açısından bu desteğin kaybedilmesi ya da azalması riskinin ne kadar büyük bir endişe kaynağı olduğu açıktır.
Siyonist çete paranoyak bir ruh haline sahiptir. Ne kadar güçlü görünürse görünsün, küresel haramilerden ne kadar devasa destek alırsa alsın sürekli biçimde saldırıya uğrama, yok olma korkusu içindedir. Beka kaygısı her adımını, her eylemini yönlendirmekte, bu yüzden de suç ortaklarının dahi zaman zaman “artık yeter, bu kadarı da fazla” manasına gelen itirazları karşısında paniğe kapılmakta, terk edildiği endişesine düşmektedir.
Şüphesiz Trump yönetiminin Körfez ülkelerinden alacağı yüklü miktarda yatırımın hatırına Ortadoğu’da bir nebze makul bir tutum sergileme ihtiyacı hissetmiş olmasına çok fazla anlam yüklemek doğru olmaz. Bilakis bu kadronun ne kadar pervasız bir saldırganlık sergilediklerine daha yakın zamanda hep birlikte şahitlik ettik ve halen de bu tablo değişmiş değildir. Mamafih zalimler cephesinde ortaya çıkan her türlü ayrışma ve yarılmanın lehimize olduğu ve daha fazla derinleşmesi için çaba sarfetmemiz gerektiği de izahtan varestedir.
Bu manada Hamas’ın Amerikalı esiri karşılığında bir şey talep etmeksizin teslim etmiş olması dikkat çekicidir. Bu hareketiyle Hamas’ın Siyonist çete ile en büyük müttefiki arasında bir ayrışmayı beslediği görülmektedir. Düşman cephesindeki ittifakı zayıflatmanın savaşın en önemli hamlelerinden biri olduğu kuşkusuzdur.
Biz bunu Resulullah’ın (s) sünnetinde de görüyoruz. Hendek kuşatması esnasında müşriklerin gücünü çözmek için Gatafanlılarla görüşüp onlara Medine hurmalarından pay vermek suretiyle anlaşma yapmayı önermiş ama bilahare Ensar’ın önde gelen isimlerinden Sad b. Ubade ve Sad b. Muaz’ın, Allah onlardan razı olsun, “buna gerek yok” demeleri üzerine bu teklifini geri çekmiştir. Aynı şekilde Mekke müşriklerinin liderlerinin bazısını bazısına tercih eder bir tutum içinde olduğunu, örneğin İkrime b. Ebu Cehil ya da Saffan b. Umeyye yerine Ebu Süfyan’ın öne çıkmasına yönelik bir siyaset izlediği siyer kaynaklarında belirtilmektedir.
Amerikalı esirin teslim edilmesi görüntüsüyle Hamas aynı zamanda Siyonist düşmanın vahşice sürdürdüğü katliamlara ve sürekli biçimde “ezdik, yok ettik” türünden söylemlerine rağmen askeri manada gayet güçlü olduğunu, Siyonist düşmanın sahip olduğu devasa imkanlara rağmen küçücük Gazze’de hakimiyet sağlamaktan çok uzak olduğunu ispatlamıştır. El-Kassam mücahitleri savaşın en yoğun yaşandığı bölgelerden biri olan Gazze’nin merkezindeki Han Yunus’ta esiri getirip Kızılhaç yetkililerine teslim ederek Yahudi toplumuna esirlerini diri veya ölü almak istiyorsa Hamas ile müzakere etmek zorunda olduklarını bir kere daha göstermiştir.
Ayrıştırmalı ama Ayrışmamalıyız!
Şüphesiz zalimler cephesinde ortaya çıkan her yarık, her ayrışma Müminlerin, mazlumların kazancıdır. Buna karşın Müminlerin bünyesindeki ihtilaflar ise bizi zayıflatan, mücadele azmimize zarar veren, buna karşın düşmanı güçlendiren birer zaaf kaynağıdır. Bu yüzden nizaya düşmekten, çekişmekten, birbirimizle uğraşmaktan kaçınmalıyız. Gerçekten de kendileriyle sınandığımız, mücadele ile yükümlü olduğumuz bunca zalim, bunca düşman mevcutken........
© Haksöz
