menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bireysel silahlanma: Yerli ve milli bir sorun

147 0
11.09.2025

Onun 15 dakikası çoktan doldu ama geçen yaz kısa bir süreliğine dünyanın en bilinen Türk’ü Yusuf Dikeç’ti. Paris’teki Olimpiyat Oyunları’nda rakiplerinin aksine herhangi bir ekipman kullanmadan atış yapıp ardından madalya kazanması onu karizmatik bir star’a dönüştürdü. Yaptığı hareket başka sporcular tarafından taklit edildi, sosyal medyada sayısız meme’e vesile oldu. Kır saçlı, emekli astsubay, bir Olimpik sporcu için orta yaşlı denebilecek Dikeç bir anda Türk cool’unun sembolüne dönüştü.

Dahası, hiçbir ekipman kullanmadan, sadece gözünü hafifçe kıstırıp hedefi vurması da ustalığının kanıtı olarak yorumlandı. Kim bilir, belki diğer sporcular gibi ekipman kullansa hedefi tam yerinden vurur ve gümüş değil altın madalya kazanırdı. Ama Türk erkeği, gerekmez. “At, avrat, silah” bizim kültürümüzün parçası. Mangal yakmak gibi silah atmak da Türk erkeğinin kendi erkekliğini kanıtlama ölçüsü. İşin ironik tarafı, o madalya takıma verildi. Takımın diğeri yarısı bir kadın sporcuydu ama hiç kimse ondan bahsetmiyor.

O zaman da şimdi de gözden kaçırdığımız yere göğe sığdıramadığımız Dikeç’in her ne kadar Olimpiyat’ta yarışsa da özünde eli silahlı bir erkek olduğuydu. Atıcılığın gerçekten Olimpik bir spor olup olmadığını tartışmayacağım, ama Yusuf Dikeç mitolojisi sporun sınırlarını çok aştı. O bir atlet değil, kısa süreliğine de olsa yerli bir James Bond ya da “Kanun namına!” diyen bir Ayhan Işık’tı. Elinde silahıyla.

SİLAH KARŞITI BİR KAMPANYA

Geçen bir senede Dikeç bireysel silahlanma karşıtı bir yorum yaptı mı bilmiyorum. Belki gözümden kaçmıştır. Yaptıysa bile o kadar cılız kalmış ki benim bile gözümden kaçmış ama. Oysa Olimpiyat sporcularının bilinçaltımızda sandığımızdan daha fazla etkileri var. Madalya kazanan kahramanlar birçok genç için belli bir spor dalına yoğunlaşmanın, ya da spora başlamanın tetikleyicisi oluyor. Sadece futbol ya da basketbol gibi popüler sporlar değil, eskrim ya da ‘curling’ gibi dallarda bile sporcular bu sayede yetişiyor. Profesyonel sporcu olmayan biz sıradan insanların bile birkaç turnuva izledikten sonra spor salonuna yazılmak, kendi bedenimize çekidüzen vermek istediği eminim.

Şiddet içeren video oyunları gençleri cinayete özendiriyor, gibi bir klişe ezberin tuzağına düşmeyeceğim. Ama Yusuf Dikeç’in tetiği çekerken milli sembol olarak yüceltilen o pozuna özenen çocuklar olmadığını da kimse iddia edemez. O meme’lerde milyonlarca insana yayılan görüntü bir........

© Habertürk