AMA ... FAKAT...
Yaşadığmız dünyanın en derin yaralarından birirdir amalar, fakatlar. Bahanesidir yapamadıklarımızın, yapmak istemediklerimizin.
Kuraldır; ama dedikten sonra gelen cümlenin bir ehemmiyeti yoktur. Günlük hayatta ne çok sığınıyoruz bu üç harfli kelimenin arkasına.
Gelecektim ama arabam yoktu, severdim ama biraz gülseydi, verecektim ama istemedi, alacaktım ama kalmadı, arayacaktım ama unuttum, aklımdaydın ama işe daldım, ah namaza kalkamadım ama geç yatmıştım, oruç tutardım ama hava çok sıcak dayanamıyorum, sadaka verirdim ama param yok...hayatımızın en derin damarlarının yollarını tıkayan cümleler.
Her ama veya fakata biraz yalan, biraz riya, biraz siyaset, biraz isteksizlik, çokça çabasızlık eşlik eder umarsızca. Bir değersizlik ifadesi, lakayt ve sadelikten uzaktır.
İyilik yapmanın önünde bir set gibi de durur zaman zaman. Kurtarıcı görünmekle birlikte söylenen anlam asla yerine gelmemiştir. Olmamış bir eylem için kullanılan uzun br cümledir çoğu kez.
İnsanı eylemsizliğe alıştırır, mücadele etmenin, uğraşmanın, yorulmanın muhteşem zaferine uzak bir kelime daima.
Yaşanan şu merhametsiz dünyanın savaşlarının, sanayisinin, aydınlanmanın, Gazze’deki katliamın hep bir aması vardır. Ama onlar teöristtir, hatta insan değillerdir. Onlar seçilmiş millettir ama,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d