menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyaset kurbanı bir deha

14 3
03.08.2025

Esas adı Muhiddin Piri.

Fatih devrinde padişahın emriyle Karaman’dan getirilip Trakya’ya yerleştirilen ailelerden birine mensup...

Ünlü denizci Kemal Reis’in yeğeni...

Kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1465-1470 yılları arasında Gelibolu’da doğduğu sanılıyor.

Doğduğu topraklar derya kıyısı, amcası da ünlü bir denizci olunca okyanusları mesken tutması sürpriz olmadı.

Gençliği amcasının yanında korsanlık yapmakla geçti. Cerbe Adasından hareketle Sicilya, Korsika, Sardinya ve Fransa kıyılarına akınlar düzenlediler. Kış aylarını Tunus ve Cezayir limanlarında geçirip yöre halkıyla yakın dostluklar kurdular.

Endülüs’deki son İslam şehri olan Gırnata’nın 1486 yılında düşmesi üzerine amca-yeğen Müslüman halkın yardımına koştular. Osmanlı bayrağı çektikleri gemileriyle Müslüman ahaliyi zulümden kurtarıp Afrika’ya taşıdılar. Bu hareketleriyle hem Osmanlı sarayında hem de Akdeniz havzasında büyük takdir topladılar.

Venedik’e sefer hazırlığı yapan Sultan II. Beyazıt, Akdeniz’de korsanlık yapan denizcilere çağrıda bulunarak Osmanlı donanmasına katılmalarını istemişti. 1494 yılında bu çağrıya uyarak İstanbul’a geldiler. Padişahın huzuruna çıkıp devletin hizmetine girdiler. Barbaros Hayrettin Paşanın komutası altında Osmanlı donanmasında yelken açtılar. Balear Adalarına ve Korsika’ya akınlar düzenlediler.

Deniz savaşlarındaki ilk başarısı 1499-1502 yılları arasındaki Osmanlı-Venedik savaşında görüldü. Bu savaşta ilk kez savaş kaptanlığı yaptı. Venedik filosunu yenen Osmanlı Donanması Doğu Akdeniz’de kontrolü ele geçirdi. Ardından sırasıyla İnebahtı, Moton, Koron, Navarin, Midilli ve Rodos seferlerinde savaş komutanı olarak görev aldı.
Namı, bütün Akdeniz’e Piri Reis olarak yayıldı.

16 Ocak 1511 günü Amcası Kemal Reis’in Sen-Jan Şövalyelerine karşı giriştiği bir muharebede şehit olması onu çok sarstı. Deryalara veda edip Gelibolu’da inzivaya çekildi. Zeki, aynı zamanda gözlemci bir kişiliği vardı. Genç yaşında Akdeniz’in her köşesine gitmiş, gittiği yerlerin fiziki yapılarını, şehirlerin sosyolojisini ve halkın kültürünü yakından inceleyip notlar almıştı. Bir deniz savaşında Kolomb’un seferlerine katılan bir İspanyol bir denizci ile tanışmış, anlattıklarını dinleyip elindeki haritaları incelemişti. Oturdu, dünya denizciliğinin ilk kılavuz kitabı olan Kitab-ı Bahriye’yi yazmaya başladı. Aynı zamanda ilk dünya haritasını çizdi. Haritada Atlas Okyanusu, İber Yarımadası ve Afrika’nın batısı ile birlikte yakın zamanda keşfedilen Amerika’nın doğu kıyılarının olması şaşırtıcıydı.

Gelibolu’da geçirdiği birkaç yılın ardından 1516’da donanmaya geri döndü. Derya Beyi rütbesiyle Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katıldı. Emrindeki donanmayla İskenderiye’yi ele geçirdi. Oradan Kahire’ye uzanıp Nil Nehrinin haritasını çizdi. Bu esnada Padişah tarafından huzura kabul edilip övgüye mazhar oldu. Çizdiği dünya haritasını Yavuz Sultan Selim Han’a takdim etti. Büyük Sultan’ın cihangir ufkunu ifade eden, “Bir sultana çok ama iki sultana da az” şeklindeki meşhur sözünü bu haritaya bakarak söylediği rivayet edilir.

Kanuni Sultan Süleyman dönemi, devletin imparatorluk seviyesine ulaştığı muhteşem bir geçiş dönemiydi. Aynı zamanda onun da devlet........

© Haber7