menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yaren

13 0
19.03.2025

Geçtiğimiz Cumartesi, Türkiye büyük bir kavuşmaya tanıklık etti.

Yaren Leylek Cuma günü göçten döndü; biz, “O mu, değil mi” diye tartışırken önce eşi Nazlı ile hasret giderdi, ertesi gün ise 14. kez Adem Amca ile kayığında buluştu.

Bu olayı yakından takip edenler, boğazlarında düğüm, gözlerinde yaşlarla bu olağanüstü kavuşmanın mutluluğunu yaşadı. Alper Tüydeş’in buluşma anında çektiği fotoğraf, toplumsal hafızamıza derin bir mutluluk anı olarak kazındı.

Uluabat Gölü’nde zamanı durdurmak istedik. O gün, gelebilecek herhangi bir kötü habere kendimizi kapattık; mutluluk anını ise elimizden geldiğince uzatmaya çalıştık.

O hafta sonu, bırakın baharı, memleketin büyük bir kısmına bir anda yaz geldi. Coşkumuz katlandı.

Dünyada eşine az rastlanır bir sevdaya tanıklık ediyoruz. Bu nedenle, hiç kuşku yok ki, bir balıkçı ile bir leylek arasında geçen bu masalsı hikâye, dünyanın dört bir yanında yakından takip edilir; haberlere ve günlük konuşmalara konu olur.

Şimdiden bir çocuk kitabına, ödüllü bir belgesele ve bir filme konu olan bu hikâye bizi neden bu kadar derinden etkiliyor? Bu hikâyeye, herhangi bir ülkede görülebileceğinden daha fazla bağlanmamıza neden olan şey nedir? Bu hikâyede ne buluyoruz?

Hepimiz hayatımızı bir denge arayışı içinde........

© Gazete Pencere