Ayvalık Film Festivali Günlükleri-2
Ayvalık Film Festivali’nin üçüncü günü de dopdoluydu. Cannes’da çok ses getiren ve Jüri Özel ödülünü kazanan Sirât ile Sound of Falling’in gösterimleri günün odak noktası oldu; seyircinin yoğun ilgisiyle salonlar tamamen doldu. Akşam, rüzgârın şiddetli estiği havaya rağmen amfideki gösterim de yoğun ilgi gördü; seyircinin enerjisi, gün boyu süren festival atmosferini bir üst seviyeye taşıdı.
Sound of Falling (Yön. Mascha Schilinski, 2025)
Sound of Falling, son yıllarda karşılaştığım en etkileyici filmlerden biri. Yönetmen, aynı aileden dört kuşak kadının hayatlarından kesitler sunarken, seyirciyi tek bir evin içindeki çoklu zamanlara yerleştiriyor. Film, hakkında hiçbir şey bilmeden izlenildiğinde neredeyse bir asır boyunca (yirminci yüzyılın başından yirmi birinci yüzyılın başına) farklı dönemlerde, farklı koşullarda aynı evde kalan kadınların takip edildiğini düşündürüyor. Bu da seyri nispeten kolaylaştırıyor ama bir noktadan sonra bu kadınların ortaklığının yalnızca mekân değil, aynı zamanda kan bağı olduğu fark ediliyor.
İzleme deneyiminin en çetin yanı burada başlıyor. Film, anlatım olarak seyirciyi zaten büyük bir sınava tabi tutarken, bir yandan da zihinlerde devasa bir soyağacını oturtma isteği doğuruyor. Yönetmen söyleşilerde akrabalık bağlarını çözüp çözmemenin gerekli olmadığını salık verse de filmin dünyasına tamamen kapılan seyircinin bundan kaçınması neredeyse imkânsız. Bir yanda bir yüzyıl boyunca kadınların benzer dertlerle yüz yüze oluşunun sızısı; öte yanda dönemsiz akan kurgunun (tarihsel bir sıralamaya yaslanmayan geçişlerin) yarattığı dağılıp gitme ihtimalini bastırma çabası… Sound of Falling, tüm bu dinamikleri başarıyla yönetebildiği için daha baştan çok kıymetli bir yere oturuyor. Filmin en etkileyici bir diğer mahareti ise ilk dönemi büyük ölçüde sırtlayan Alma isimli kız çocuğunun bakışını kurgu ve mizansenin merkezine yerleştirmesi. Bu tercih hem çok yerinde bir oyuncu seçimini, hem de çocuk oyuncu yönetiminde yüksek bir özeni işaret ediyor. Alma’nın gözünden, ölülerin fotoğraflanması ritüeliyle karşılaşmak özellikle bu pratiği hiç bilmeyen seyirci için sarsıcı bir pencere açıyor. Yalnız yaşayanların değil, ölmüş olanların ve ölümü seçenlerin de kadrajda yeniden varlık bulduğu anlar, filmin estetik planından etik bir yankıya dönüşüyor; görüntüler kan donduran bir dinginlikle seyircinin üzerine çöküyor.
Sound of Falling, evi yalnızca bir dekor olarak değil, zamanın katmanlarını üst üste bindiren bir hafıza kabuğu olarak kullanıyor. Kuşaklar birbirine değmeden, yine de birbirini yankılayarak akıyor; izleyici bir süre sonra “kim kimin nesi”ni çözmek kadar, bu yankılanmanın biçimini duymaya başlıyor. Bu akışın en hassas taşıyıcısı ise ses kuşağı oluyor. Ses, dönemler arası geçişlerde adeta görünmez bir dikiş görevi görüyor; ambiyans, oda sesi ve hedefli sessizlikler sahneler arasında sökülmeyen bir hat örüyor. İşte o anda film, aile ağacını bir yapbozdan çıkarıp ortak yaraların ve tekrarın haritasına çeviriyor.
Kendi adıma, perdeye kolumu uzatıp farklı dönemlerin kadınlarına dokunmak, her birinin acısına hiç incitmeden bir pansuman bırakmak istedim. Uzun zamandır böylesine pamuklara sarıp üzerine konuşurken bile özen göstermeye mecbur hissettiğim çok az film oldu. Filmi “aile dizimi”ne benzetmek mümkün; ama asıl etkisi, kolektif bilinçdışına (Jungcu anlamda müşterek imge/duygu havuzu) kulak kesilmesinde. Kadınların yükleri yalnız aktarılmıyor, aynı zamanda yeniden biçimleniyor; her kuşak, ötekinden aldığı acıyı başka bir ritüele, suskunluğa ya da isyana tercüme ediyor. Sound of Falling, hem biçimsel tercihleri hem de anlattıklarıyla gözümü kırpmadan “başyapıt” demek istediğim işler arasında.
Sirât (Yön. Oliver........© Film Hafızası





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon