‘19 Mart’ operasyonu, ekonomi yönetimi için bir fırsat mı?
Evrensel’deki yazılarıma başlamam 19 Mart operasyonu sonrasına denk gelmişti ve ilk yazıda, iktidarı girdiği yoldan çevirecek gelişmeler arasında ekonomik durumun ‘ilk 5’e girmeyeceği’ tezini ileri sürmüştüm. Geçtiğimiz iki aydaki gelişmeler, bu tezi doğruladı. Şimdi ‘el artırarak’ devam edeyim: 19 Mart operasyonu, ekonomi yönetimi için ‘bulunmaz bir fırsat’ niteliğinde işlev görebilir. Bu haftaki yazıda, bu tezi açacağım.
Önce 19 Mart operasyonunun ekonomik etkilerini sınırlandırmak için alınan önlemleri toparlayalım. Bu önlemleri üç adımda değerlendirebiliriz.
İlki rezerv satışlarıydı. Kısa vadeli yabancı yatırımcının hızla çıkması TL üzerinde büyük bir değersizleşme baskısı oluşturduğunda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) sürece rezerv satarak müdahale etti. Yaklaşık 50 milyar dolarlık müdahale ile TL üzerindeki baskı azaltılabildi. Sonuçta yabancı sermaye parasını alarak çıkmış oldu ve rezervlerdeki zaten sentetik olan ‘görünüşteki artış’ ortadan kalktı. Bir başka ifadeyle sistematik olarak cari açık veren bir ekonomide biriken rezervlerin ‘kumdan kale’ olduğu bir kere daha ortaya çıktı.
İkinci adım faiz artışlarıyla geldi. Zira, ekonomi yönetimi sadece rezerv satarak TL’yi kontrol altına alamadı. TCMB, ilk başta olağanüstü toplantısıyla ve sonrasındaki olağan toplantısıyla iki kere faiz artışı yaptı. Özellikle ikinci toplantıdan sonra oluşan ağırlıklı ortalama fonlama maliyetine, yani fiili faize baktığımızda bunun yüzde 49’da oluştuğunu görüyoruz.
Üçüncü adımsa makroihtiyati tedbirlerle geldi. Rezerv satışının ve faiz artışının yeterli olmaması üzerine ilan edilen makroihtiyati tedbirler, bir yandan TCMB rezervlerinin desteklenmesi diğer yandan da TL üzerindeki baskının azaltılmasını amaçladı.
İlk olarak, muhalif çevrelerde yaygın olan ‘ekonomik durumun’ iktidarı girdiği yoldan çevirebileceği beklentisi bir kere daha yanlışlandı. Bu yaklaşıma göre ekonomik zorluklar........
© Evrensel
