Yağma ve talan ekonomisi
Türkiye’de milyonlarca emekçi, her geçen gün derinleşen yoksulluk ve darboğaz altında ezilmeye devam ediyor. Özellikle dar ve sabit gelirli milyonlar için yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor. Gıda, barınma, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlara ulaşmak bile artık başlı başına ciddi bir mücadeleye dönüşmüş durumda.
Asgari ücretle ya da onun biraz üzerindeki maaşlarla geçinmeye çalışan milyonlar, her ay ayakta kalabilmek için adeta ekonomik mucizeler yaratmak zorunda kalıyorlar. “Fiyat istikrarı” söylemiyle yürütülen Erdoğan-Şimşek programı, emeği tamamen yok sayan bir anlayışla milyonları açlık sınırında yaşamaya mahkum ediyor.
Türkiye’de örgütsüz milyonlarca emekçi kendi kaderine terk edilmişken, sendikalı emekçiler açısından da tablo pek farklı değil. Hükümetin bir süredir yaklaşık 600 bin kamu işçisi adına sendikalarla yürüttüğü toplu sözleşme görüşmeleri, işçileri oyalamaya dönük bir formaliteye dönüşmüş durumda. Bu süreç ne ekonomik gerçekliğe dayanıyor ne de insanca yaşam hakkını gözetiyor. Aksine, siyasi iktidar bu görüşmeleri bilinçli biçimde uzatarak, emek karşıtı dayatmalarını meşrulaştırmanın aracı haline getiriyor. İşin daha da kötü tarafı işçileri temsil eden sendika bürokrasisi işçileri düşük zam........
© Evrensel
