Yaşatmak için
Var olmanın o eşsiz, o kutsal armağanıyla başlar her şey; aldığımız her nefes, yaşamı ta iliklerimize dek hissetme mucizesidir.
Hayata sımsıkı sarılmak, içimizde titreyen o minicik umut ışığını takip etmek ne büyük bir lütuf ne tarifsiz bir saadettir.
Umut, en zifiri karanlık dehlizlerin dahi sonunda parıldayan bir ışık, adımlarımıza sekte vuran her engele karşı yegâne direnç kuvvetimizdir.
Varoluşun bu derin, bu tarifsiz hazzını tatmak, yaşamın en saf, en el değmemiş güzelliğidir.
Madalyonun bir de öteki, o kasvet yüklü yüzü vardır ki; bedenen soluk alıp verirken ruhen can çekişmenin kahredici ağırlığını hissettirir.
Yaşarken ölmek, umudun o son, o titrek kırıntısını da acımasız rüzgâra hoyratça savurmak…
Bu, hayatın binbir renginden, o eşsiz tatlarından bihaber, kalabalıklar arasında âdeta bir gölge misali süzülmektir.
Bu, varoluşun en acı inkârı, yaşam sevincinin hazin bir yitirilişidir; insanın kendi........
© Diriliş Postası
